III. Mehmed

Benzer İçerikler

Osmanlı Devleti’nin on üçüncü padişahı ve İslam dünyasının 92. halifesidir.

III. Mehmed Kimdir?

III. Mehmed, 26 Mayıs 1566 tarihinde Manisa’da III. Murad’ın ve Safiye Valide Sultan’ın oğlu olarak dünyaya geldi. Çocukluğunu Manisa’da geçirdi. Dönemin önemli hocaları tarafından eğitildi ve yetiştirildi. III. Murad’ın en fazla alaka ve ihtimam gösterdiği çocuklardan biriydi.

Nitekim onun dillere destan sünnet düğünü azamet ve ihtişam bakımından Osmanlı tarihinde önemli bir yer işgal eder. III. Murad oğlunun sünnet düğününe devlet yönetiminin üst kademelerinde görev almış bulunan İstanbul ve taşradaki zevatı davet ettiği gibi Mekke Şerifi, Kırım Hanı, Türkistan ve Hindistan hükümdarlarını da çağırmıştı. Hatta Avusturya İmparatoru II. Rudolf ile Venedik dükü dahi davet edilmişlerdi. Sünnet düğünü Sultan Ahmet Meydanı‘nda Haziran-Temmuz 1582’de 50 yük akçe harcayarak yapılmıştır. Düğünde devrin en meşhur eğlence ve gösteri ustaları bütün maharetlerini ortaya koyarak davetlilere hoşça vakit geçirtmişlerdi. [1]

Şehzade Mehmed 16 yaşındayken Saruhan (Manisa) sancak beyliği görevini yerine getirdi. Babası III. Murad’ın ölüm haberi gizli tutuldu. Mehmed bu haberi annesi Safiye Sultan sayesinde öğrendi.

Şehzade Mehmed babasının vefat haberini alır almaz İstanbul’a gelmiş, 27 Ocak 1595‘te biat işi tamamlanarak tahta cülus etmiştir. III. Murad’ın cenaze merasimi tamamlandıktan sonra 19 kardeşini idam ettiren III. Mehmed, ihdas ettiği Kanunname-i Al-i Osman’da ifade edilen “Nizam-ı alem için kardeş katline cevaz veren” maddeyi tereddütsüz uygulamıştır. Bazıları ana kucağından alınarak hayatlarına son verilen bu şehzadeler devletin bölünmez bütünlüğünün kurbanları olmuşlardır. Şehzade cenazeleri İstanbul halkının feryat ve figanları arasında, bir gün önce toprağa verilen babalarının ayak ucuna defnedildiler. Bunlardan 4 Şehzadenin yetişkin oldukları bilinir. [2]

III. Mehmed tahta çıktığında 29 yaşındaydı ve saltanatı 8 yıl 10 ay sürdü. Kanuni Sultan Süleyman’dan sonra sefere çıkan ilk, Osmanlı tarihinde sancakbeyliğinden gelen son padişahtır. Ayrıca Duraklama Döneminin ilk padişahı olarak kabul edilir. Neredeyse tüm padişahlar gibi III. Mehmed’te sanatla ilgilendi. Şiirlerini “Adli” mahlası ile yazardı.

Avusturya ile Mücadeleler

III. Mehmed’in Sefere Çıkması

III. Mehmed tahta geçtiğinde Avusturya Arşidüklüğü ile Osmanlı Devleti arasında yaşanan savaşlar devam etmekteydi. Avusturya birlikleri bugün Macaristan topraklarında bulunan Estergon Kalesi’ni 1595 yılında abluka altına aldı. Annesi Safiye Sultan’ın etkisi altında kalan III. Mehmed, Estergon Kalesi’nin yakınlarında olmasına rağmen kaleye gitmedi. Bunun üzerine Estergon Kalesi 2 Eylül 1595’te Avusturyalıların himayesi altına girdi.

Bu tarihlerde Osmanlı Ordusu Eflak Prensi Mihai Viteazul’e karşı da savaş yürüttü. Bükreş ve Tırgovişte’yi fetheden Osmanlı kuvvetleri buraları çok uzun süre ellerinde tutamadı. Osmanlı ordusunu hazırlıksız yakalayan Avusturya kuvvetleri Osmanlıya ağır kayıplar yaşattı. Birçok kale ve toprak Avusturya Arşidüklüğü’nün egemenliği altına girdi. Bu olaylar İstanbul’daki devlet adamlarının ve yeniçerilerin Sultan III. Mehmed’e karşı tepki göstermelerine sebep oldu.

Bu tepkilerin büyümesinden endişe eden III. Mehmed: “Ceddimiz, devletimizin kurucusu Osman Gazi Hazretlerinden, büyük dedemiz Kanuni Sultan Süleyman’a kadar bütün padişahlar askerin önünde sefere çıkmışlardır. Dedemiz Sultan İkinci Selim ile cennetmekân pederimiz Sultan Murad bu usulü bozdular. Biz dahi, başlangıçta seferi paşalarımıza ısmarlamakla hataya düştük. Asker evlatlarımız bizi başlarında görmek isterler. Kararımız odur ki yakında sefere çıkacağız. Hazırlıklar tamamlansın. Küffara haddini bildirmeye gitmek gerekir.” diyerek ordunun bizzat başına geçer. Osmanlı kuvvetleri III. Mehmet’in sergilediği tavır üzerine 20 Haziran 1596’da Eğri Kalesi’ni ele geçirdi.

Kepçe Kazan Savaşı (Haçova Meydan Savaşı)

24 Ekim 1596’da Osmanlı ordusu ile Avusturya Arşidüklüğü’nün başında yer aldığı Haçlı kuvvetleri arasında gerçekleşen mücadele Haçova Meydan Savaşı olarak adlandırılır. Haçlı kuvvetlerini İspanya, Hollanda, Fransa, İtalya, Alman ve Macaristan gibi devletlerin orduları oluşturmaktaydı. III. Maximilian kumandasındaki haçlı kuvvetleri öncelikle Osmanlı ordusunun merkezine ağırlık vererek Osmanlılara ağır kayıplar verdirdi. III. Mehmet’in savaş meydanından uzaklaştığı yönündeki konuşmalar ordu birliklerinin düzeni kaybetmesine neden oldu.

Haçlı birlikleri zaferin kesinleştiğini düşünerek askeri düzenden çıktı ve yağmalama faaliyetine başladı. Bunun üzerine Osmanlı ordusunun hizmet görevini yerine getiren uşaklar, deveciler, oduncular, aşçılar ve çadırcılar etraftan buldukları balta, kazma gibi aletler aracılığı ile haçlı kuvvetlerine karşı saldırıya geçti. Oluşturdukları düzeni kaybeden Haçlı kuvvetleri birden gerçekleşen taarruz karşısında gerileme yaşadı.

Karşı güçlerin zayıfladığının farkına varan yeniçeriler ve akıncılar tekrar birleşerek Haçlı ordusuna karşı atağa kalktı. Eski düzenine geri dönemeyen Haçlı ordusu dağılarak geri çekilmeye başladı. Bunun üzerine Haçlı Meydan Muhaberesi Osmanlı Devleti’nin galibiyeti ile sonuçlandı. Savaşın seyrini değiştiren nedenlerden dolayı bu savaşa tarihte “Kepçe Kazan Savaşı”da denilmektedir. Osmanlı Devleti savaşı kazanmasına rağmen iklimsel nedenler ve III. Mehmed’in İstanbul’a dönmesi nedeniyle Avrupa’da daha fazla toprak sahibi olamadı. Bu da Avusturya tehlikesinin tam olarak önüne geçilememesine sebep oldu.

Kanije Savunması

Avusturya ile devam eden savaşlar neticesinde başarısız olan büyükvezir ve komutanlar değiştirildi. bu yıllarda halk ve orduda hayal kırıklıkları meydana geldi. Ancak o dönemde Tiryaki Hasan Paşa’nın ortaya koyduğu kahramanlık Osmanlı’nın moralini bir nebze olsun düzeltti.

1600 yılında 44 gün süren kuşatmadan sonra Kanije Kalesi ele geçirildi. Kanije, beylerbeylik olarak Tiryaki Hasan Paşa’ya verildi. Ordu kışlamak üzere Belgrad’a çekildi. Bu durumu fırsat bilen Avusturya Hükümdarı Ferdinand, Kanije Kalesini kuşattı.

Avusturya ordusu büyük bir güçle kaleye saldırdı. Ancak bir türlü Hasan Paşa’nın savunmasını aşamadılar. Avusturya ordusuna sürekli yardım geldiği halde Türklere hiç yardım gelmiyordu. Hasan Paşa böylesine zor koşullar içinde olmasına karşın bin bir türlü zeka gösterisi ve önlemlerle askerin savaş gücünü artırıyor, taktikleriyle düşmanı yıpratıyordu.

Kalede erzak problemi yaşayan Hasan Paşa karlı bir kış günü askerlik tarihinin tanık olduğu en büyük cesaret gösterilerinden birini sergiledi. Kuvvetleriyle kaleden çıktı ve karşı tarafa müthiş bir baskın yaparak düşman ordusunu bozguna uğrattı.

Türkler Avusturya ordusunun ancak onda biriydi. Elde edilen ganimetlerin kaleye taşınması tam üç ay sürdü. Bu başarıya karşılık III. Mehmed Tiryaki Hasan Paşa’ya vezirlik verdi. Ayrıca üç hil’at, üç at işlemeli ve çok değerli bir kılıç gönderdi ve onlara şu sözleri sarf etti:

“Sen ki Kanije beylerbeyi ihtiyar kulum ve müdebbir vezirim Hasan Paşa’sın. Ber hürdar olasın, sana vezaret verdim ve seninle mahsus olan kulların ki ma‘nen oğullarımdır, yüzleri ak ola. Bundan böyle dahi senin sözüne ram olup her ne hizmet teklif edersen edasına dikkat ve ihtimam üzere olalar. Sana itaat ve inkıyad üzre oldukları benim rıza-yi hümayununa sebepdir. Cümlenizi Hakk
te‘ala hazretlerine ısmarladım.”

Yönetim ve Orduda Meydana Gelen Çatlaklar

Savaşların uzaması hem ordu’da hem de halkta ciddi sıkıntılara neden oldu. Bu dönemde Büyükvezirliğe Cağalzade Sinan Paşa getirildi.

Cağalzade Sinan Paşa, göreve gelir gelmez tımar sahipleri ve ulufeli asker içinde yoklama yaptırttı ve mevcut bulunmayan 30.000 kişinin tahsisatını kesti, bunları ağır cezalara çarptırdı. Bu hareketi çok tenkit edildi. Ayrıca davet edildiği halde Eğri’ye gelmeyen ve savaş için az bir kuvvet gönderen Kırım Hanı Gazi Giray’ı azlettirip yerine Fetih Giray’ı getirtmesi muhalifleri tarafından aleyhine kullanıldı. Bunun üzerine bir buçuk ay kadar kaldığı veziriazamlıktan azledilerek önce Şam beylerbeyiliğine, ardından da tekrar kaptanıderyalığa getirildi (1599). [3]

Faydalı işler yapmasına karşın muhaliflerin ve ordu içindeki güçlerin Sinan Paşa’yı azlettirmesi yönetimdeki zafiyeti ortaya çıkardı. Bu dönemden itibaren ordu ve muhalif gruplar isteklerini fütursuzca dile getirmeye başladılar.

Ölümü

Sultan III. Mehmet’in ölüm nedeni kesinliğine kavuşamamıştır. 20 Aralık 1603 tarihinde, 37 yaşında iken hayatını kaybeti. III. Mehmet, kiloları nedeniyle mide rahatsızlığı yaşadığı ve ölümünün de bununla ilintili olduğu söylenmektedir. III. Mehmed kendisinden önce gelen hükümdarlara göre en genç yaşta vefat eden padişahtır. Oğlu I. Ahmed babasının ölümü üzerine hemen İstanbul’a gelerek 21 Aralık 1063’te Osmanlı Devleti’nin on dördüncü hükümdarı ve 93. İslam halifesi olarak tahta geçti.

Kaynak

  • [1] [2] Prof. Dr. Mücteba İlgürel, “Zirveden DönüĢ: II. Selim’den III. Mehmed’e”, Türkler, Cilt: 9, Yeni Türkiye Yayınları, 2002, s. 643-666.
  • [3] https://islamansiklopedisi.org.tr/cigalazade-sinan-pasa (Erişim:26.04.2022)
  • A’dan Z’ye Kültür ve Tarih Ansiklopedisi, Yeni Şafak Yayınları, Hazırlayan: Niyazi Akşit.

Önceki İçerik
Sonraki İçerik
İlginizi Çekebilir

Jül Sezar (Julius Caesar)

Çocukluk DönemiJül Sezar, MÖ 100 yılında Roma'nın Subura kentinde aristokrat ancak zengin olmayan bir ailede dünyaya geldi. Tam adı...