Anadolu Selçuklu Devleti’nin onuncu ve en kudretli hükümdarı.
Doğumuna ve annesine ilişkin kaynaklarda herhangi bir kayıt bulunmamaktadır. Ancak dönemin kaynakları dikkate alındığında Alaeddin Keykubad’ın 1190’da dünyaya geldiği tahmin edilmiştir.
Babası I. Gıyaseddin Keyhüsrev, 1196 yılında tahttan indirildiğinde Alaeddin çocuk yaştaydı. Babasının sürgün ve kaçış döneminde Anadolu’nun birçok bölgesini gezme fırsatı buldu. Çocuk yaşta farklı kültürleri ve bölgeleri tanıması onun ufkunu genişletti.
I. Gıyaseddin Keyhüsrev ikinci kez tahta çıktığında (1205), Danişmend ve Tokat’a melik olarak tayin edildi. Ağabeyi İzzettin Keykavus’un ölümüyle, 1220 tarihinde, Selçuklu tahtına oturdu.
Saltanatının ilk yıllarında büyük bir imparatorluk haline gelen Moğollardan korunmak için çeşitli imar faaliyetlerine girişti. Başta Konya, Sivas ve Kayseri olmak üzere birçok şehrin kale ve surlarını onarttı. Bunun dışında Eyyubi hükümdarı Melik Eşref’le bir anlaşma yaptı. Bu esnada Moğollar, Harizmşahlar devletini yıkarak batıya doğru ilerlemeye başlamışlardı. Alaeddin Keykubat, bu tehlikeyi önlemek adına devletin her alanında acil düzenlemelere gitti.
Antalya’nın doğusunda, ticaret ve askerlik bakımından çok önemli bir yerde bulunan Kalonoros (Kandelor) kalesini karadan ve denizden kuşatarak ele geçirdi. Şehri yeniden kurdurdu ve surla çevirtti. Bir kule ve tersane yaptırdı. Bu bölgeye Alaeddin isminden yola çıkılarak Alaiye (Alanya) denildi. Burası, Selçuklu sultanlarının kışlık başkenti oldu.
Alaeddin Keykubat, kendisine karşı çıkan beylerin büyüklerini öldürttü, ötekilerini de sürdürdü. Moğol akınları ticaret yollarını eşkıyalar için mesken haline getirmişti. Bu nedenle Karadeniz’de gidip gelen ticaret gemileri güç duruma düşmüştü. Alaeddin Keykubat, Sinop’ta hazırlattığı donanmayı, Kastamonu uç beyi Hüsameddin Çoban’ın yönetiminde Kırım kıyılarına gönderdi. Türk kuvvetleri, bir ticaret limanı olan Suğdak’ı ele geçirdi. İçerilerdeki Rus ve Kıpçak beyleri, Selçuklu devletine bağlandı. Böylece, Karadeniz ticaret yolunda güvenlik sağlanmış oldu. Alaeddin Keykubat, Silifke’den Maraş’a kadar olan yerleri ele geçirerek güneyden gelen kervan yolunu da güvenilir duruma getirdi. Doğu Anadolu’da, birçok önemli kale ve şehri aldı. Mengüceklerin Erzincan ve Kemah koluna son verdi (1228).
Bu esnada Moğolların önünden çekilen Celaleddin Harizmşah, Doğu Anadolu sınırlarına gelmişti. Alaeddin Keykubat, cesur bir komutan olan Celaleddin Harizmşah ile iyi ilişkiler kurmaya çalıştı. Moğollara karşı birleşmelerini gerekli görüyordu. Fakat, Celaleddin Harizmşah iyi bir politikacı değildi. Anadolu’da Müslüman halka kötülük yapması yüzünden Alaeddin Keykubat ile arası açıldı. Alaeddin Keykubat, Celaleddin Harizmşah üzerine yürüdü. Yassı Çemen savaşında Celaleddin Harizmşah’ı ağır bir yenilgiye uğrattı (1230). Bundan sonra Erzurum ve Ahlat’ı ele geçirdi.
Alâeddin Keykubat, Celaleddin Harizmşah’ın ölümünden sonra komşu olan Moğollarla iyi geçinmeye çalıştı. Moğol hükümdarı Ogeday Han’a mektup ve elçi göndererek dostluk kurdu. Bir yandan da doğu sınırlarını güçlendirmeye önem verdi. En yetişkin komutanlarını ve askerlerini bu bölgeye yerleştirdi. Suriye ve Mısır’daki Eyyubi devletleriyle anlaşmaya çalıştı.
1237 yılında Eyyubiler karşı bir sefer hazırlığına girişti. Ancak ordunun hareketinden önce Alaeddin Keykubat, komşu ülkelerin elçilerine, Kayseri’de verdiği bir ziyafette zehirlenerek öldü. Cenazesi Konya’ya getirilerek Alaeddin Camisi’nin yanına defnedildi. Bu değerli Selçuklu sultanı, henüz kırk beş yaşında idi. Ölümü, Selçuklular ve Anadolu halkı için çok ağır sonuçlar getirdi.
Sultan Alaeddin Keykubat, tarihin yetiştirdiği en kudretli hükümdarlardan biridir. Zamanında kendisine “Sultan’ul-Azam” yani büyük sultan unvanı verildi. Devri Selçukluların en parlak dönemidir. Alaeddin Keykubat bilime ve sanata değer vermiştir. Moğol istilasından kaçan ve kendisine sığınan birçok bilgin ve sanatçıyı korumuştur. Konya surları üzerine ve giriş kapılarına heykel ve kabartmalar koydurmuş, Konya ve Kubadabat saraylarının duvarlarını kadın ve erkek resimleriyle süsletmiştir. Onun devri, Anadolu halkının en mutlu zamanıdır. Öldüğünde zengin ve bolluk içinde bir ülke bırakmıştır.