İçindekiler
Babür Devletinin kurucusu, ilk hükümdarı. “Babürname” adlı eserin yazarı.
Babür Kimdir?
Zahirüddin Muhammed Babür Mirza, 14 Şubat 1483’te Türkistan’ın Fergana ülkesinde doğdu. Büyük Timur’un beşinci kuşaktan torunuydu. Annesinin soyununda Cengiz Han’a dayandığı söylenmektedir. Babası Ömer Şeyh Mirza Fergana hükümdarıydı. Sultan Ebu-Said Mirza’nın dördüncü oğlu olan Ömer Şeyh Mirza, 28 Haziran 1494’te 38 yaşında Ahsı şehrinde ölünce üç oğlunun en büyüğü olanve henüz oniki yaşına dahi girmemiş olan Babür Fergana tahtına geçti.
Babür Şah Semerkand’ta Türkistan hakanlığı tahtında oturan amcasına tabiiydi. Amcasının ölümünden sonra üç defa Türkistan imparatorluk tahtına oturdu. Üçünde de atası Timur’un başkentinden kovuldu. Bu şekilde Timuroğulları’nın sonuncu Türkistan hakanı oldu.
1504 Ser-i Pül’de Özbek Hükümdarı Şeybani Han ile giriştiği savaşta mağlup oldu ve Taşkent’teki dayısının yanına sığındı. Yalnız imparatorluk tahtını değil, baba mirası Fergana’yı bile Şeybani Han’a kaptırdı. Bu anda Babür Şah’a mahvolmuş bir genç nazarıyla bakılıyordu. 21 yaşındaydı, çevresinden ayrılmayan ve şahsına şiddetle bağlı kalan bir avuç insanla güneye indi.
Babür yetenekli, askeri dehası olan ve genç yaşına rağmen çok tecrübeli bir kişi haline gelmişti. 9 ekim 1504’te Kabil’i savaşsız fethedip kendisine başkent yaptı. Aynı zamanda Gazne’yi aldı ve birkaç yıl içinde Afganistan’ın büyük kısmını kaplayan bir krallık kurdu. Ancak gözü atalarının ülkesi olan Türkistan’daydı. Şeybani Han Şah İsmail tarafından mağlup edildi ve öldürüldü (916/1510). Bunun üzerine Babür Safeviler’in yardımıyla Semerkant ile Buhara’yı ele geçirdi (1511) ve Mayıs 1512’ye kadar hakimiyetini sürdürdü. Ancak Şah İsmail’in hakimiyeti ve baskısı onun tam hakimiyet kurmasını engelledi. Hutbede ve paralarda Şah İsmâil’in adını zikrettirdi. Özbeklerin güçlenmesi, Şah İsmail’in Yavuz Sultan Selim tarafından mağlup edilmesi, Babürlülerin bölgedeki etkisini zayıflattı. Babür Şah Semerkant ve Buhara çevresinde hakimiyet sağlayamayacağını anladı ve Türkistan üzerindeki bütün ümitlerini kaybetti.
Hindistan’ın Fethi
Bu andan itibaren Babür, pek sevdiği Kabil’de oturarak şahsına mahsus realist görüşle Türkistan’a veda etti ve gözünü güneydeki Hindistan’a çevirdi. 1508 nisanında kendisini “Padişah ve Büyük Timur’un Tek Varisi” ilan etmişti. 1514’te Belucistan’dan daha güneye inmeye başladı. 25 Kasım 1519’da Hayber Geçidi’ni geçerek Peşaver yakınlarına geldi. Ardarda beş defa Pencap’a sefer açtı. 1524 başlarında Pencap’ı feth etti. 17 Kasım 1525’te Hindistan’ı fethetmek üzere Kabil’den hareket etti. 21 Mayıs 1526’da Panipat Meydan Muharebesini yedi saat içinde kazandı. Sultan İbrahim Lüdi’nin 100.000 asker ve 1000 filden müteşekkil ordusunu yok etti. Bu anda Hindistan Türk İmparatorluğu tacı Lüdi’lerden Babür Şah’a geçti. Fetih sonrası başkent Agra’ya taşındı.
Lüdilerin Racastan ülkesinde kontrollerini kaybetmeleriyle birlikte Hindular güçlenmeye başlandı. Rana Senka çevresinde toplanan Racput Hükümdarları, 100.000 asker ve birkaç yüz zırhlı fille Hindistan Fatihi Babür Şah’ın üzerine yürüdüler. Çok kritik bir tarihi andı. Zira Hindistan’daki 5 yüzyıllık müslüman Türk hakimiyeti ilk defa Hindular tarafından tehdit ediliyordu. Babür, 13.500 kişilik pek güçlü bir Türkistan atı birliğiyle düşman üzerine yürüdü. Yanında, Osmanlı Türklerinden Mustafa Bey’in kumanda ettiği bir topçu birliği vardı. Hindular için top ve tüfek, meçhul silahlardı. Babür, büyük askerlik dehası ve ordusunun savaş gücü sayesinde düşmanı imha etti. 16 Mart 1527’de Panipat’tan bir yıl geçmeden kazandığı bu zafer Babür’a Gazneli Mahmud derecesinde ün kazandırdı. Hindistan’daki Türk hakimiyetinin daha yüzyıllarca uzamasını sağladı. Bütün Müslüman hükümdarlarına zafernameler gönderildi. Babür Şah resmen “Gazi” unvanını aldı. Hayatının geri kalan 4 yılı içinde, Hindistan’da birçok ülke fethetti. 25 Aralık 1530’da 48 yaşında Agra’da öldü ve vasiyeti üzerine Kabil’e defnedildi. Yerine büyük oğlu Hümayun Şah Hindistan Türk imparatorluğu tahtına oturdu.
Türk Edebiyatının Baştacı “Babürname”
Babür Şah yalnız Türklüğün değil, cihan tarihinin en seçkin şahsiyetlerinden biridir. Askeri, siyasi ve idari dehasının yanında muazzam bir edebi dehaya da sahipti. Bütün Türk edebiyatının en büyük şair ve ediplerinden biridir. Türkçenin Çağatay lehçesi ile şiir yazan şairler içinde Babür, Nevai’den sonra en büyüğüdür. “Babürname” denen ve dünyanın bütün büyük dillerine çevrilen hatıraları ise Türkçe nesrin şahikalarından biridir. Hatta Türkçe edebi nesrin bütün Türk edebiyatındaki en büyük şaheseri sayılabilir. Babür bu eserinde mücadelelerini, kayıplarını, yaşadığı ihanetleri, hayal kırıklıklarını samimi
ve açık bir dille aktarmıştır.
Babür’ün bu ölümsüz hatıralarından ve şiirlerini toplayan Divan’ından başka daha bir kaç eseri vardır. Türkçe dışında mükemmel şekilde Farsça, Arapça ve Moğolca konuşan, okuyan ve yazan Babür aynı zamanda bir edebiyat nazariyecisi, bestekar, hukukçu, botanik ve zooloji bilgini, hattat ve bahçe mimarıydı. Ancak zamanımıza hiçbir bestesi kalmamıştır. Şiirleri bütün Türk dünyasında rağbetle okunmuştur. Milletlerarası ününü ise hatıraları ile yapmıştır.
Kaynakça
Öztuna, Yılmaz. “Babür Şah”. Türk Tarihinden Yapraklar. İstanbul: Ötüken Yayınları, 11. Basım, 2016.
TDV İslam Ansiklopedisi. Babür. (13.11.2023)