İçindekiler
Benito Amilcare Andrea Mussolini, 29 Temmuz 1883’te İtalya’nın Forli şehrinde bulunan küçük bir köyde doğdu. Babası radikal bir sosyalist ve ateist, annesi ise dindar bir Roma Katolik öğretmeniydi. Benito Musoolini bu farklılıklar nedeniyle çocukluğunda problemler yaşadı ve bu süreçten olumsuz etkilendi.
Sekiz yaşında babasının yanında çalışmaya başladı. Burada babasının sosyalist fikirlerini dinleyerek zaman geçirdi. Bu fikirler gelecekteki felsefesini şekillendirdi. Dokuz yaşındayken annesi onu disipline etmek için Roma Katolik Rahipleri tarafından yönetilen bir okula gönderdi. Fakat okula uyum sağlayamayan Mussolini daha fazla olumsuz davranış geliştirmeye başladı. Sürekli kavga çıkaran Mussolini, bir keşişe saldırması neticesinde okuldan kovuldu. Farklı okullarda da benzer problemler çıkardı, on yedi yaşında on yıllık zorunlu eğitimini tamamladı.
On sekiz yaşındaki Mussolini karizmatik, güçlü bir kişiliğe sahip yakışıklı bir adamdı. Trombon çalma ve hitabet yeteneği çok iyiydi. Akademik kariyeri çok zayıf olmasına karşın 1901’de okul öğretmeni olarak işe alındı. Ancak bu işin kendisine uygun olmadığını düşünerek istifa etti.
Siyasete Giriş
Benito Mussolini 1902’de sosyalizmi desteklemek için İsviçre’ye taşındı. Karizması ve olağanüstü hitabeti ona ün kazandırdı. Siyasi gösterilere katılıp aktif rol üstlenmeye başlayınca İsviçreli yetkililerin dikkatini çekti ve sınır dışı edildi.
1904’te İtalya’ya döndü ve sosyalist oluşumları desteklemeye devam etti. Kısa süreli hapis cezaları verildi. Bu dönemde örgütün gazetesi Avanti’nin (İleri) editörü oldu.
Mussolini, başlangıçta İtalya’nın I. Dünya Savaşı’na girmesini kınarken, ilerleyen günlerde bu savaşı ülkesinin büyük bir güç haline gelmesi için fırsat olarak gördü. Tutumundaki değişiklik, sosyalistlerle olan bağlarını kopardı ve bu nedenle örgütten atıldı. 1915’te İtalyan ordusuna katıldı ve cephede savaştı, yaralanmadan ve ordudan atılmadan önce onbaşı rütbesine ulaştı.
Faşizm‘in Doğuşu ve Faşist Parti
Mussolini, ilk siyasi partisi olan Devrimci Eylem Partisi’ni kurdu. Bu parti Faşist Parti olarak biliniyordu. Ana müttefik kuvvetler olan İngiltere ve Fransa, Mussolini’yi destekledi ve onu İtalya’yı savaşta tutmanın anahtarı olarak gördü. Bu şekilde Mussolini, yeni parti için ihtiyaç duyulan mali desteği sağladı. İngiliz Gizli Servisi, Mussolini’ye haftada yüz poundluk bir ücret dahi ödüyordu.
Savaş sonrası yapılan Paris görüşmelerinde İtalya devre dışı bırakıldı. 1915 Londra Antlaşması sırasında, vaat edilen bölgeler İtalya’ya teslim edilmedi. Bu başarısızlıktan dolayı İtalya Başbakanı Vittorio Orlando görevinden ayrıldı. Yapılan seçimlere Mussolini’nin Partisi de katıldı ancak tek bir sandalye dahi kazanamadı. Siyasi rakipleri bu durumla dalga geçerek parti için sahte bir cenaze töreni düzenledi. Bu organizasyonu düzenleyenler arasında mecliste sandalyelerin üçte birini kazanan ve Mussolini’nin karşı çıktığı sosyalistler vardı.
Ancak seçim sonrası İtalya’da kaos artmaya başladı. Hükümet kendi içinde istikrarı sağlayamadı. Ülkede anarşi durumu hızla artıyor yaygın enflasyon ve işsizlik insanları öfkelendiriyordu.
Mussolini’nin faşistleri, bu anarşi ortamında siyah gömlekleri giyerek sokaklara çıkıp sosyalistlere, komünistlere ya da memnun olmadıkları herkese şiddet uygulama başladı. Faşistlere sempati duyan polis, genellikle Mussolini’nin adamlarına geçit vermeye başladı.
15 Mayıs 1921’de ulusal seçimler yapıldı. Faşist Parti bu seçimde 535 sandalyeden 35’ini kazandı. Seçimlerden sonra Mussolini, partinin ismini Ulusal Faşist Parti olarak değiştirdi. Yeni bir vizyon ortaya koyarak hem monarşi hem de kilise yanlısı oldu. Ancak sosyalizme olan nefretini hep diri tuttu.
Seçim sonrası sergilediği tutum Mussolini’yi popüler yapmaya başladı. 1922 yılının Ekim ayında Sosyalizm destekli bir grev başlattı. Bu grevde bir miting düzenleyen Mussolini, hükümetin iktidarı kendisine devretmesi gerektiğini veya kendisinin hükümeti ele geçireceğini açıkladı. Hükümetin teslim olmadığını gören Mussolini, Roma’ya yürüyerek bir darbe yapmaya karar verdi. İsyan, hükümet tarafından kontrol altına alınabilirdi ancak Başbakan Luigi Facta çatışmayı artırmamak için Mussolini’ye hükümetinde bir pozisyon önerdi. Teklif Mussolini tarafından reddedildi ve faşistler başkente yürümeye başladı.
Başbakan, isyanı bastırmak için Kral’dan orduyu kullanmasına onay vermesini talep etti. Kral bu talebi kabul etti ancak iç savaştan korktuğu için fikrini değiştirdi. Bu olayın neticesinde Başbakan görevinden istifa etti. İsyanın büyümesinden korkan Kral ise Başbakanlık görevini Mussolini’ye verdi.
Mussolini başbakan olduğunda 39 yaşındaydı. Şiddetli devrim veya seçim yoluyla değil, tehdit ve kesin talep yoluyla Başbakan olmuştu.
Mutlak Güç: Mussolini
Mussolini hem başbakan hem dışişleri bakanıydı. Ancak hükümeti, Parlamento Meclisinde çok azınlıktı. Bu durum onu çoğunluk koalisyonunun insafına bırakan demokrasinin sınırları ile çalışmaya mecbur bıraktı. Bu Mussolini gibi bir otokratın tolere edeceği bir durum değildi.
Benito Mussolini, göreve başladıktan sonraki sekiz haftada Büyük Faşist Konseyi’ni kurdu. Büyük Konsey; Faşistler ve Temsilciler Meclisi arasında köprü görevi görüyordu. Mussolini bu tür yöntemlerle parlamentonun gücünü kırmaya başladı.
Mussolini, 1923 yılında Faşistlerin bir sonraki seçimde önemli bir çoğunluk kazanmasını sağlamak için seçim sistemini düzenledi. Seçim ertesi yıl Nisan ayında gerçekleşti. Bu seçimde Faşistler 535 sandalyenin 374’ünü kazandı. Yeni seçim düzenlenmesi %70’lik çoğunluğun elde edilmesine yardımcı oldu. Bunun yanında Mussolini’nin destekçileri insanlara oy için baskı kurdular ve muhalefet partisi toplantılarını dağıtarak adayları dövdüler.
Bu ezici seçim zaferinin ardından sosyalist lider Giacomo Matteoti, Faşistleri ve Mussoliniyi açıkça kınadı. On bir gün sonra Matteoti suikaste kurban gitti. Bu, Mussolini ve haydut partisine karşı ülke çapında protestolara yol açtı ve birçok insan Kral çağrı yaparak Başbakanı görevden almaya çağırdı.
Fakat kral Mussolini’yi görevden almayı reddetti. 3 Ocak 1925’te yapılan güven oylamasına Başbakan’ın çok az rakibi katıldı. Bu gelişmenin ardından Mussolini mutlak otoritesini pekiştirme fırsatını yakaladı. Ülkede sadece Faşistlerin istikrar sağlayabileceğini ve bunun diktatörlük yoluyla sağlanacağını açıkladı. 1925’ten itibaren Mussolini kendisini İl Duce (lider) olarak ilan etti.
Totaliterlik
Mussolini propagandası ülkenin her tarafında etkisini göstermeye başladı. İnsanlar Mussolini’yi dahiyane bir eylem adamı olarak görüyordu. İşler iyi gittiğinde onun sayesinde oluyordu ancak işler ters gittiğinde sorumlu başkaları oluyordu. Gücünü pekiştiren Mussolini’nin üç mottosu vardı: İnan, uy, dövüş.
Mussolini, 1930’larda Libya, Etiyopya ve İspanya’ya savaş açtı. İtalya Etiyopya’yı işgal etti. Ancak bu işgale İngilizler karşı çıktı. Bu süre zarfında Etiyopya nüfusunun %8’inin yok edildiği tahmin ediliyor. Mussolini, tüm kasabaların erkek nüfusunun yok edilmesini emretti. Etiyopya lideri Haile Selassie, Birleşmiş Milletler’e çağrıda bulunarak İngiltere’ye kaçmak zorunda kaldı. Birleşmiş Milletler de İtalya’ya yaptırım uyguladı. Bu yaptırımlar Mussolini’yi çileden çıkardı ve bundan sonra Mussolini, Adolf Hitler ile yakın ilişkiler geliştirmeye başladı.
Çelik Paktı
22 Mayıs 1939’da Hitler ve Mussolini, geniş kapsamlı bir Çelik Paktı imzaladılar. Almanya, dört ay sonra Polonya’yı işgal ederek İkinci Dünya Savaşı‘nı tetikledi. Mussolini, savaşta Almanlara destek konusunda tutarsız davrandı.
Almanya’nın Polonya’yı işgal ettiği gün Mussolini kabinesine; İtalya’nın “Pact of Steel” yükümlülüğünü, Almanya’nın Sovyetler Birliği ile saldırmazlık paktı imzaladığı gerekçesiyle yerine getirmemeye karar verdiğini açıkladı. Aslında Mussolini, ülkesinin savaşa hazır olmadığını düşünüyordu.
Mussolini, kabinesine yaptığı açıklamaya rağmen Hitler’e destek verir gibi göründü. Ancak, gizlice İngiliz / Fransız koalisyonuna katıldığını söylüyordu. 10 Haziran 1940’ta Nazilerin Fransızlara karşı kolay bir zafer kazandığını gören Mussolini, İngiltere ve Fransa’ya savaş ilan etti. Mussolini, İtalyan birliklerini ganimetten pay alabilmesi için hızla Fransa’ya gönderdi. Aynı zamanda İngilizlerin sömürge bölgelerine saldırmak için güçlerini Afrika’ya sevk etti. Büyük çaplı kuvvetler Mısır’a gönderilirken, diğer kuvvetler Yunanistan’a gönderildi. Ancak İtalyan kuvvetler çatışma alanlarının hepsinde ya bozguna uğradı ya da çıkmaza girdi. Bu durum İtalyanları kurtarmak için sürekli kuvvet gönderen Hitler’i çok öfkelendirdi.
1942’nin başlarında İtalya’nın savaşı kaybettiği netleşmişti. İtalyanlar, Mısır’da olan El Alamain Muharebesi’nde bozguna uğradılar. Diğer savaş alanlarında da bozguna uğradılar. Ülke yavaş yavaş felakete sürükleniyordu. Yakıt yokluğu fabrikaların durmasına neden oldu ve kıtlık başladı. İnsanlar umutsuz ve öfkeliydi. Bu iklimde, Roma’da büyük bir protesto yürüyüşü gerçekleşti. Halkın tepkisine kayıtsız kalamayan Kral Victor Emmanuel, Mussolini’yi görevinden azletti ve kraliyet komutanlığı tarafından tutuklandı.
Önce Ponza adasında hapsedildi daha sonra Sardunya kıyılarındaki uzak bir adaya gönderildi. Almanların kaçırma riskine karşı Abruzzi dağlarındaki yüksek bir hapishaneye nakledildi. 12 Eylül 1943’te Alman komando ekibi Mussolini’yi hapishaneden kurtardı. Hitler destekli Mussolini, tekrar etkili olabilmek için hükümetini kuzey İtalya’ya taşıdı. 4 Haziran 1944’te müttefik kuvvetlerin yardımıyla Mussolini’nin hakimiyet alanı tamamen yok edildi.
Ölüm
Mussolini ve metresi Claretta Petacci, 28 Nisan 1945’te İtalya’nın Mezzegra kentinde öldürüldü. İsviçre’ye sarhoş bir Alman gibi kaçmak isterken yakalanan Mussolini, bir grup sosyalist tarafından yakalanarak linç edildi. Cesetleri Milano meydanında 3 gün sergilendi. Mussolini’nin cesedi kentin kuzeyindeki isimsiz bir mezara gömüldü.
(Fotoğraf galerisi 18 yaşından küçükler için uygun değildir.)