Ehl-i Sünnet ile Diğer Mezhepler Arasındaki Farklılıklar

Benzer İçerikler

Sıfatlar ve Rü’yetullah

Mutezileye göre Allah’a sıfat isnat edilmesi halinde, Allah’ın birliğine aykırı olan bir durum ortaya çıkmaktadır. Halbuki Ehl-i Sünnete göre Allah’ın zatı ile kaim ezeli sıfatları vardır. Sıfatların varlığı Allah’ın birliğine gölge düşürmez. Allah’ı tanıma ve bilme, ancak O’na izafe edilen ilahi sıfatları sayesinde olacaktır.

Yüce Allah ahiret aleminde mü’minler tarafından gözle görülecektir. Buna dair akli deliller olduğu gibi, Kur’an ve hadislerden getirilen nakli deliller de mevcuttur. Müteşabih ayetlerde geçen “Allah’ın arş üzerine istivası” ifadesi, maddi bir mana ifade etmez. Yüce Allah arş üzerine oturmuş değildir. Çünkü Allah mekandan münezzehtir. Yani hiçbir mekan Allah’a mahal teşkil edemez. Burada söylenmek istenen Allah’ın kâinatta olan her şeyi kuşattığı, hiçbir şeyin O’nun bilgisi, iradesi ve dilemesinin dışında cereyan edemeyeceği hususudur.

Kur’ân-ı Kerim

Mutezile Kur’an’ı, hadis yani yaratılmış olarak kabul etmektedir. Halbuki Ehl-i Sünnet’e göre Kur’an-ı Kerim Yüce Allah’ın ezeli (kadim) bir kitabıdır. Burada ezeli olan Kur’an-ı Kerimin manasıdır. Lafızların üzerinde yazıldığı sahifeler, mürekkep, mushaf olarak elimizde mevcut olan kitap ezeli değildir.

Büyük Günah ve İman

Ehl-i Sünnet’in anlayışına göre büyük günah işleyen kimse imanını kaybetmez. Çünkü amel (yani insanın yaptığı davranışlar) imana dahil değildir. İman başka amel başka şeylerdir. Büyük günah işleyen günahkar olur durumu Allah’a kalmıştır. Dilerse affeder, dilerse cezasını verir. Mutezileye göre ise büyük günah işleyen ne mü’min ne de kâfirdir. Böyle bir kimse fasık’tır. Tövbe etmeden ölürse ebedi olarak cehennemde kalacaktır.

İnsanın Fiilleri

Fiilden kasıt insanların iradi olarak yaptıkları her türlü davranış, eylem ve hareketlerdir. Fiil konusunda Cebriye ekolü insana hiçbir hürriyet tanımamıştır. Allah yegane kudret sahibidir. İnsanın, fiilleri konusunda hiçbir fonksiyonu yoktur. İnsanın hiçbir şeye gücü yetmez; rüzgârda uçuşan bir tüy gibidir. Bu konuda Mutezile tam aksi bir görüş ortaya atmıştır. Mutezileye göre fiilini insanın kendisi yapar. Yani fiilin yaratıcısı insanın kendisidir. Başka hiçbir gücün insan fiili üzerinde etkinliği ve kudreti yoktur.

Ehl-i Sünnet bu iki aşırı izah tarzını da kabul etmemiş, daha mantıklı ve uyumlu bir görüş belirlemiştir. Cebriyenin görüşüne göre insan bir robot gibi olup, sorumluluğunu izah etmek imkânsız olmaktadır. Mutezile görüşü ise, Allah’ın yaratma kudretine gölge düşürmektedir. Ehl-i Sünnet’e göre ise fiilde Allah ile insan arasında ortak bir sorumluluk mevcuttur. Fiilin yaratıcısı Allah’tır; ancak insan Allah tarafından yaratılan fiili seçip yapmakta hürdür. İnsan cüz’i iradesini istediği şekilde kullanarak, istediği davranışı yapabilecek kabiliyette bir varlıktır. Böylece insan robot gibi olmaktan kurtulmuş, Cebriyenin izahındaki güçlük ortadan kaldırılmıştır. Fiilin yaratıcısı Allah olmakla, Mutezile düşüncesindeki Allah’ın kudretinin sınırlandırılması hususu da çözümlenmiş olmaktadır.

Husun ve Kubuh (İyi ve Kötü)

Mutezile iyi (husun) ve kötü (kubuh) şeylerin akılla bilinmesi gerektiği görüşündedir. Akıl olaylar arasındaki sebepleri bulmaya ve bir şeyin iyi veya kötü olduğunu tayin etmeye muktedirdir. Eş’ari bu hususların akılla bilinemeyeceği, bunların ancak dinle (şeriat) bilinebileceği görüşündedir. Ona göre hiçbir şey zatı itibarı ile iyi veya kötü değildir. Bir şeyi Allah emretti ise iyidir; yasakladı ise kötüdür. Maturidi bu konuda Mutezile görüşüne yakın bir anlayıştadır. Ona göre her şey kendi zatı itibarı ile ya iyi ya kötüdür. Akıl bir şeyin iyi veya kötü olduğunu bilebilecek durumdadır. Bu konuda Maturidi üç izah tarzı getirmektedir:

1- Şeriate gerek kalmaksızın, iyiliği sadece akılla bilinen şeyler.

2- Yine şeriate gerek kalmaksızın, kötülüğü sadece akılla bilinen şeyler.

3- İyiliği ve kötülüğü şüpheli olan şeyler. Bunları akıl çözemediği için ancak dinin bildirmesi ile bilinebilirler.

İmamın Yanılmazlığı

Şia inancına göre toplumun lideri durumunda olan imam masumdur. Yani büyük ve küçük günah işlemekten korunmuştur. İmam yanılmaz olduğu için, ondan hatalı veya zararlı bir iş meydana gelmez. Ehl-i Sünnet’in anlayışına göre ise imam yanılmaz değildir. Bir insan olarak yanılabilir; hatalı davranışlarda bulunabilir. Peygamberler dahi bazen yanılmışlardır. Toplumun önderi durumundaki imam da, hata ve yanılmalardan münezzeh değildir. Hata yapabilir; çünkü insandır. İnsanın hatasız olması ise mümkün değildir.

İlginizi Çekebilir

Tanrı ve İnsan – 2

Eşref-i mahlukat olarak addedilen insan, bu özelliğiyle tasavvufta daha da derin anlamlar yüklenerek yüceltilmiştir. İnsan’ın Yaratıcının yer yüzündeki halifesi...