Tarihin gördüğü en uzun ömürlü Türk devletini kuran Osman Bey’in babası olan Ertuğrul Gazi’nin hayatı ya da kimliği hakkında bilinenler oldukça azdır. Ertuğrul Gazi hakkındaki bilgiler, 15. yüzyılda yazılmış eserlerden (yani kendisinden 100-150 yıl sonra yazılmış eserlerden) ve Osmanlı’nın kuruluş dönemini çalışan araştırmacıların son tetkiklerinden elde edilmiştir.
Ertuğrul Gazi’nin ne zaman doğduğu hakkında bilgi bulunmamaktadır. Oğuzların Kayı boyuna mensup olduğu düşünülmektedir. Babasının adı bazı tarihçilere göre Süleyman Şah, bazı tarihçilere göre Gündüz Alp’tir. Ancak Osman Bey’e ait olan bir sikkede “Osman b. Ertuğrul b. Gündüz Alp” denilmektedir. Bu nedenle Gündüz Alp ismi ağırlık kazanmıştır. Annesinin adının ise Hayme Ana olduğu tahmin edilmektedir. Gündüz Alp’in bilinen dört oğlu bulunmaktadır. Bunlar Sungur Tekin, Gündoğdu, Ertuğrul ve Dündar’dır.
Ertuğrul Gazi’nin eşi Halime Hatun’dur. Ertuğrul Gazi’nin Halime Hatun’dan Saru Yatu (Savcı), Gündüz Alp ve Osman Bey isimlerinde 3 oğlu olmuştur. Halime Hatun’un 1281 yılında öldüğü kabul edilmektedir. Mezarı Söğüt’te Ertuğrul Gazi Türbesi’ndedir.
Tarihi geleneğe göre, hükümdarlık tahtına oturan beş Oğuz boyundan biri olan Kayılara mensup Gündüz Alp, Moğolların Anadolu’yu istilası sırasında Orta Asya’dan batıya doğru göç ederek Azerbaycan’a gelmiştir. Anadolu’nun fethi sırasında, Bizans Devleti üzerine yapılacak olan seferlerde Sultan Tuğrul Bey ile Alparslan tarafından Selçuklu Devleti’nin sınırlarında yaşayan beyler toplanmış ve Bizans üzerine sefere gönderilmişlerdi. Bu toplanan beyler arasında Gündüz Alp ve oğlu Ertuğrul’un da bulunduğu rivayet edilmektedir. Anadolu üzerine sefere gidenler arasında bulunan Gündüz Alp ve oğulları, Ahlat civarına gelip yerleşmişlerdi ve Ahlat emirinin komutasında Gürcülere ve Trabzon Rum İmparatorluğu’na karşı savaşmışlardı.
1243 Kösedağ Savaşı sonrası Moğollar Ahlat’ı ele geçirince Mardin’de bulunan Artuklulara sığınmışlardı. Moğolların baskısının burada da devam etmesi üzerine Erzurum yakınlarındaki Pasinler Ovası’nda Sürmeliçukur (Aras Vadisi) denilen yere yerleşmişlerdi. Bu sırada Gündüz Alp hastalanarak orada vefat etmiş, yerine aşiretin başına Ertuğrul Gazi geçmiştir.
Anlatıldığına göre, Moğol saldırıları bölgeyi emniyetsiz bir hale getirdiğinden burada da fazla kalamayan Ertuğrul ve aşiretinde bölünme yaşandı. Buna göre Ertuğrul ve Dündar, babalarının vefatından sonra batıya doğru hareket ettiler. Sungur Tekin ve Gündoğdu ise atayurtlarına geri dönmek üzere Ahlat’a göç ettiler.
Ertuğrul ve kardeşi Dündar batıya olan yolculuklarını Sivas yakınlarına kadar devam ettirmişti. Sivas’ta Moğol ve Alaeddin Keykubad komutasındaki Selçuklu orduları savaşa tutuşmuşlardı. Ertuğrul Gazi, tâbi oldukları Selçuklu ordusunun Moğol ordusu karşısında bozulmaya başladığını görerek yardımda bulunmak üzere hareket etmişti. Bu yardımı savaşın seyrinin değişmesine yol açmış ve savaş Selçukluların galibiyeti ile sonuçlanmıştı.
Bu yardım dolayısıyla Alaeddin Keykubad, Ertuğrul Gazi’ye hürmet gösterip Ankara yakınlarında bulunan Karacadağ ve çevresini, ona mülk olarak vermişti. Bu yardımın tarihi 1230 yılı olarak gösterilmektedir. Karacadağ ve çevresi, Ankara-Eskişehir hattı üzerinden Söğüt’e kadar uzanmaktaydı.
Alaeddin Keykubad’ın savaşın ardından Doğu Roma İmparatorluğu (Bizans) üzerine sefere çıktığı bir zamanda, yeniden Moğol tehlikesi belirmişti. Alaeddin, Kastamonu Emiri Hüsameddin Çoban’ı Selçuklu sınırlarını korumak ve Doğu Roma sınırlarına akınlar yapması için uç beylerbeyi olarak görevlendirdi.
Ertuğrul Gazi bu sıralarda Karacadağ’da Hüsameddin Çoban’ın maiyetinde bir uçbeyi olarak sultandan elde etmiş olduğu mülkünde yaşamaktaydı. Bir süre sonra Ertuğrul Gazi, oğlu Saru Yatı (Savcı) Bey’i, Sultan’a göndererek kendisine yeni bir yurt talep etmişti. Bu isteği kabul edilerek kendisine Söğüt yurtluk, Domaniç ise yaylak olarak verildi. Söğüt ve Domaniç o dönemlerde Selçuklu-Doğu Roma arasındaki sınır bölgeleriydi.
Ertuğrul Gazi’nin Eskişehir’den Söğüt’e uzanan hayatı hakkında tarihi vesikalarda anlatılanlar oldukça karışıktır. Tarihi kaynaklardaki vakalar birbirine karıştırılmakta olup dönemin yazarları tarafından dahi açıkça ortaya konamamıştır. Buradan hareketle, Ertuğrul Gazi’nin Eskişehir-Söğüt dolaylarındaki durumu hakkındaki olaylara kısaca değinilmesi gerekmektedir.
Bilindiği kadarıyla Ertuğrul Gazi, gazilik sıfatı dolayısıyla Bizans sınırlarındaki kasaba ve köylere akınlar düzenlemekteydi. 1231 yılına gelindiğinde I.Alaeddin Keykubad, doğudaki karışıkları sona erdirmiş ve Doğu Roma üzerine sefere çıkmıştı. Sultanöyüğü’ne (Eskişehir) geldiğinde Ertuğrul Gazi de maiyetiyle birlikte sultanın ordusuna katılmıştı. İznik İmparatoru Teodoros Laskridis’e bağlı birlikler ile Selçuklu ordusu bugünkü Pazaryeri-Bozöyük arasında -o zamanlar Ermeni Derbendi denilen yerde- karşılaşmışlardı. Ertuğrul Gazi’nin de büyük yararlılıklar gösterdiği bu savaşı Selçuklu ordusu kazanmıştı. Zaferin haberini alan sultan, Ertuğrul Gazi’ye Eskişehir ve çevresini ikta olarak vermişti.
1231 sonrasında Sultan Alaeddin, Karacahisar’ı kuşatma altına aldığı sırada doğuda Moğol tehlikesi belirmişti. Bunun üzerine Sultan, şehrin kuşatmasını Ertuğrul Gazi’ye bırakarak Moğollar üzerine yürüyüşe geçmişti. Uzun kuşatmanın ardından Karacahisar, Ertuğrul Gazi tarafından ele geçirilmişti. Şehirden elde edilen ganimetin beşte biri alınarak şehrin yakalanan tekfuru (beyi) ile birlikte sultana gönderilmişti. Geriye kalan ganimet ise gaziler arasında pay edilmişti.
Karacahisar’ın fethinin ardından Ertuğrul Gazi, batıya doğru ilerlemeye devam ederek Söğüt’ü ele geçirdi. Ertuğrul Gazi’nin bu başarıları üzerine sultan tarafından bu kez de Söğüt mülk olarak Ertuğrul Gazi’ye verilmişti.
Ertuğrul Gazi Söğüt’ü ele geçirdikten sonra diğer uç beyleriyle olan mücadelelerini sürdürmüştür. Diğer yandan da komşu Rum tekfurlarıyla da (beyleriyle) dostluk kurmaktan çekinmemişti. Özelikle Bilecik ve Osmaneli tekfurlarıyla iyi geçinmekteydi. Ertuğrul Gazi, aynı zamanda Selçukluların uç beylerbeyi olan Kayı Boyu’na mensup Kastamonu emiri Hüsameddin Çoban ile ilişkilerini iyi tutmuştu. Böyle bir ortamda bir yandan Doğu Roma’ya karşı bir yandan da akınlarına devam etmekte olan Ertuğrul Gazi, yavaş yavaş sınırlarını genişletmeye başlamıştı. Bu genişleme, uç beyi olarak bulunduğu bölgeyi egemenliği altına almasını sağlamış ve onun itibar kazanmasına vesile olmuştu.
Osmanlı rivayetlerine göre, 1279 yılında Doğu Roma sınırlarına gelen III. Gıyaseddin Keyhüsrev’i karşılayan Ertuğrul Gazi, sultana bağlılığını bildirmiş ve ona bir takım hediyeler sunmuştu. Ertuğrul Gazi’nin bu tarihlerde yaşının epeyce ilerlediği, idare ettiği Kayı aşiretinin reisliğini de oğlu Osman Gazi’ye bıraktığı anlaşılmaktadır. Ertuğrul Gazi, bu olaydan kısa süre sonra öldü (1281-82). Öldüğünde yaşının doksanı geçtiği, bazı kroniklerde ise doksan üç yaşında öldüğü söylenmektedir. Türbesi Söğüt’ün doğusunda Söğüt-Bilecik yolu üzerindedir.