Remz-i Hurufat | Hurufilik ve Ebced Hesabı

Benzer İçerikler

İnsanlığın Şifresi Yazı ve Sayılar Tarihi

Hurufilik insanlık tarihde farklı şekillerle tezahür olmuştur. Sümerler, ilk yazıya simgelere dayalı bir stil olan hiyerogliflerle başladılar. Zaman içerisinde bu benzer ögeleri çağrıştıran işaretler, çivi yazısı diye bilinen çizgiler kombinasyonuna dönüştü. Sümerlerin yazılarından sonra yazı stilleri daha da gelişerek günümüzdeki harflere evrildi. Sayılar tarihi de yazının tarihine paralel olarak gelişti.

Yazının ve Sayıların Tarihsel Gelişimi

Sümerler kendilerine has bir sayma sistemi oluşturdu; “Sümerler, onlarla, yüzlerle, binlerle saymak yerine 60 tabanında karar kılmış, varlıkları ve nesneleri altmışar altmışar ve altmışın katlarıyla öbeklemişlerdir.” [1]

Sümerlerin bu sayma sisteminin yansımaları günümüzde halen görülmektedir. Bir dairenin 360 derece olarak belirtilmesi, günün 12 saat olması, her bir dakikanın 60 saniye olması vs. Sayılara bir mana yüklenmesi de bu döneme dayanmaktadır. “Gök Tanrısı 60’ın Yer Tanrısı 50’nin babasıdır; Yıkımın Tanrısı 40, 60’ın 2/3’üdür. Ay-Tanrı 30’dur.” [2]

Sümerlerin diğer kavimlerce saldırıya uğraması ile isimleri ortadan kalksa da kurdukları muhteşem medeniyet Akadlar ve Babilliler tarafından kullanılmıştır. Bu miras Babil ile yakın temasları olan İbranilerin de dikkatini çekmiş ve onlardan etkilenmişlerdir. En bariz örneği Yahudi mistizmi olan “kabala”da harflere sayısal değerler verildiğini görüyoruz. Kabala’da önem teşkil eden harflerin sayısal değerleri, İslam medeniyetinde de ebced hesabı olarak karşımıza çıkıyor.

Ebced Hesabı

Sadece Yahudi ve İslam toplumlarında değil, Hıristiyanlar da sayıların manaları üzerinde çalışmışlardır. “Hıristiyanların ilk yıllarında, gnostikler Tanrı’nın dile gelmez ve bilinmeyen adını bulmayı hedeflemişlerdir. Örneğin yılın günlerinden hareketle, Tanrı’yı sayısı 365 olan gibi cümlelerle dile getiriyorlardı. Basileides sayısal değeri 365 olan 7 harfli (haftanın 7 gününden kinaye olarak) Abrasax sözcüğünü dile gelmez olanın adı olarak türetmiştir.” [3]

Ebced Hesabı Nedir

Ebced, harflerin belli sayılar ve bu sayıların değerlerine göre yapılan bir hesaplama olup Osmanlı Devletinin son dönemleri ve Cumhuriyetin ilk dönemlerinde ölüm tarihini göstermek açısından mezar taşlarına yazılan dörtlüklerde kullanılan bir sistem olarak varlığını sürdürmüştür. Örneğin İbranicede Alaf, Arapça’da Elif’in sayısal değeri 1’dir ve bu 1, mutlak yaratıcı olan Allah’ın tekliğine vurgu yapar ve Allah’ı temsil eder. Dolayısıyla Elif harfine verilen önem de buradan gelmektedir.

Ebced hesabına dayanarak kelimelerin sayı değerleri belirlenir ve aynı sayıya denk gelen farklı kelimeler arasında bir bağ olduğu düşünülür ve birbirini temsil ettiği de görülür. Buna en güzel örnek, Allah’ı temsil eden Lale’dir. Allah ve Lale’nin ebced değeri eşit olup 66’dır. İslam geleneğinde Lale motifinin bu kadar ön plana çıkma sebebi de budur. Aynı şekilde Hilal de, ebced değeri 66 olduğu için öne çıkan simgelerden biridir.

Elif (ا) harfi diğer harflerin esasıdır. Elif (ا) harfi farklı şekiller alarak üzerine veya altına noktalar konularak farklı harfleri meydana getirmiştir. Örneğin Be (ب) harfi Elif’in bükümlü ve altında nokta olan halidir. Bu noktada Elif harfinin ihtiva ettiği anlam daha da bir derinlik kazanmakta ve karşımıza vahdet-i vücut anlayışı çıkmaktadır.

Vahdet-i vücut anlayışına göre her şey Allah’ın bir yansımasından ibarettir ve mutlak varlık O’dur. “La Mevcuda İllallah” yani Allah’tan başka mevcut yoktur sözü de buna bir dayanak oluşturmaktadır. Bir çok manalar verilen bu harflerin aslı Elif’se buna bağlı olarak her harf Elif’in bir formuysa tek mevcut olan harf Elif’tir yani Allah’tır.

Harflere verilen manalar, doğu edebiyatında önemli bir yer tutmaktadır. “Doğu edebiyatlarında harflerin organlara benzetilmesi sık rastlanan bir durumdur, hatta bunlara sık kullanımlarından mazmunlar oluşmuştur. Örneğin Elif(ا) sevgilinin boyudur, mim (م) dudakları, cim (ج) kıvrımlı saçları, dal (د) aşığın ıstıraptan iki büklüm olmuş belidir.” [4]

Hurufilik ve Ebced Hesabı

Tarihsel süreçte birçok medeniyet bu konuya ilgi duymuş fakat hiç biri Fazlullah Esterabadî’nin öncülüğünde başlayan Hurufîlik kadar öne çıkmamıştır. Azerbaycan’ın yetiştirdiği en önemli şairlerden biri olan İmameddin Nesimi‘nin de yer aldığı bu ekol, harflerin manaları ve sayısal değerleri üzerinde ciddi çalışmalar ve eserler meydana getirmişlerdir.

Dönemin siyasi çalkantıları nedeniyle başta Fazlullah Esterabadi olmak üzere ekolün önemli temsilcileri çeşitli işkencelerle öldürülmüşse de Anadolu’ya taşınan bu fikir akımı özellikle Bektaşilik ve Mevlevilik içerisinde eriyerek günümüze kadar ulaşmayı başarmıştır.

Fazlullah Esterebadi ve Hurufilik

Azerbaycan bölgesinde ortaya çıkan Fazlullah Esterebadi fikirlerini yaymaya başladığında önceleri pek dikkate alınmasa da daha sonrasında etkileri siyasi çevrelerce tehdit olarak algılanmış ve birden bire okları üzerine çekmiştir. Hurufilere karşı artan baskı Fazlullah Hurufi’nin katledilmesiyle hat safhaya ulaşmış ve müritler dağılmıştır. Seyyid Nesimi, Alüyyül Âlâ gibi önde gelen halifeler Anadolu taraflarına kaçmaktan başka çare bulamamıştır.

Hallac-ı Mansur’la başlayan “Ene’l Hakk” davası Seyyid Nesimi ile bir adım daha ileri gitmiş ve ekolün ana hatlarından biri haline gelmiştir.

Hurufilik, adından da anlaşılacağı üzere harflere verilen manalar ve ebced hesabına dayalı bir sistem ile batıni bilgilerin ortaya çıkarılmasını hedefleyen bir ekoldür. Fazlullah Esterebadi’nin günümüze ulaşan en önemli eseri Cavidanname bu konu üzerine yoğunlaşmıştır. İnsanın yapısından yola çıkarak ortaya koyduğu varsayımlar günümüze kadar sözlü halk edebiyatında önemli yer tutmuş ve aşıkların, ozanların mısralarında kendisini göstermiştir. Buna bir örnek vermek gerekirse;

“İnsanın yüzünde yedi nokta vardır, iki göz, iki burun deliği, iki kulak deliği ve ağız toplamda yedi eder. Fatiha suresindeki yedi ayet buna delalet eder. “Seb’ul mesânî” denilen fatiha suresinin özel bir sure olduğuna çokça vurgular yapılmıştır. En önemli özelliklerinden biri Tanrı ile kul arasındaki konuşma şeklinde bir anlatıma sahip olmasıdır. Yedi ayet olması ve ilk ayetinin besmele olması da önemini arttırmaktadır. Zira başka hiçbir surede besmele ayet olarak kabul edilmemiştir.“

16 yy. sonları ila 17 yy. başlarında yaşamış olan Virani’nin şu beyiti bu meseleyi özetlemektedir;

Yedi derya sohbetini, bahri umman anlamaz
İlmi ledun manasıdır, ahmak olanlar anlamaz

28 ve 32 Sayısının Derinliği

Hurufilik anlayışına göre 28 ve 32 sayısı, ilahi sistemin önemli sayılarıdır. Yaptıkları hesaplamalarda temel dayanakları bu iki sayıdır. Arap harflerinin 28 ve fars harflerinin 32 harften oluşması bu iki sayının neden önemli olduğunun göstergesidir. Hurufilere göre harf olmasa insan meydana gelmez, dolayısıyla “ben gizli hazine idim bilinmek istedim” diyen Allah bilinemezdi. Ayrıca Hurufiler için önemli harflerden biri Lamelif(ﻻ) harfidir. Farsi ve arabi harfler arasındaki 4 harf farkını tamamlayan yine bu harftir. Lamelif, pe, çe, je, ge harflerine karşılık gelmektedir. Hatta metinlerinde Lamelif’in başlı başına bir harf olduğunu bildiren bir hadise vurgu yapmaktadır. Bu iki sayıya yapılan vurgulara şöyle bir örnek vermek konuyu daha kolay anlaşılır hale getirecektir.

“İnsanın yüzünde yedi hattı ümmiye bulunmaktadır. Bunlar, 2 kaş, 4 kirpik ve 1 saç. Toplamda 7’dir. Her biri dört unsurdan meydana geldiğinden toplamı 28 yapar. Yine bu 7 hatta ilave olarak saç, hattı istiva ile ikiye bölündüğünde toplam sekiz hat olur ki dört unsurdan meydana geldiğinden toplamı 32 yapar.”

Bu hesaplamanın aşıklarda dile gelmiş haline Noksani Baba’dan bir örnek;

“Aşıkız bekleriz bab -ı velayet
Vechinde okuruz hem yedi ayet
İki kaş dört kirpik zülfün tamam et
Kıblegah eyledik aşıkaneyiz”

Hurufilik akımının en önemli temsilcilerinden biri şüphesiz Seyyid İmameddin Nesimî’dir. Fazlullah Esterebadi ile ismi anılan hatta Hurufilikten daha fazla bilinen bir zat olan Seyyid Nesimi gerek gazelleri, gerek şiirleri ile ekolün alemdarı gibi bir misyona sahiptir.

Kaynakça

  • [1], [2] Çakıl Taşlarından Babil Kulesine-Rakamların Evrensel Tarihi-II, Georges Ifrah
  • [3], [4] Hurufilik, Fatih Usluer
  • Terapistin Sufi Olursa, Ali Rıza Bayzan

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

İlginizi Çekebilir

Tanrı ve İnsan – 2

Eşref-i mahlukat olarak addedilen insan, bu özelliğiyle tasavvufta daha da derin anlamlar yüklenerek yüceltilmiştir. İnsan’ın Yaratıcının yer yüzündeki halifesi...