Bu yaratılış hikayesi, M.S 250 ile 900 yılları arasında Meksika’nın Yucatan Yarımadası’nda yaşayan Mayaların efsanesidir. Hikaye ilk olarak 16. yüzyılda Maya hiyerogliflerinden alfabetik metne çevrilen Popol Vuh (konsey kitabı) adlı yazmada bulunur.
Mayalara göre yaratılış, su ile dolu karanlık bir evrende başladı. Sonsuz karanlığın ortasında sessizce dalgalanan deniz ve boş gökyüzü haricinde hiçbir şey yoktu. Tek ışık ise yeşil ve mavi tüyler altında bulunan üç tane yılan tanrıyı çevreleyen “akkor”du. Bir gün yılan Tanrıların yanına gökyüzünün yüreği olan üç Tanrı daha gelir. Bir araya gelen Tanrılar hayatın başlamasına karar verirler. Sonra Tepeu ve Gucumatz adlı Tanrılar “yaratılış başlasın” diye bağırırlar. Bağırmalarıyla birlikte vadilerden dağlar yükselir, sular gürül gürül akar, bir sarmaşık ağacı biter ve tanrılar birbirlerini kutlar. Ardından dağ cinleri, geyikler, kuşlar, jaguarlar, yılanlar ve diğer hayvanlar yaratılırlar. En güçlü nokta ve son halka insanın yaratılışıdır.
Tanrılar üç deneme yaparlar. Önce insanı çamurdan yapmaya karar verirler ancak çamur kolayca erir. Sonra insanı odundan yapmayı denerler. Odundan insanlar yaşadılar ve çoğaldılar. Ancak iletişim kurmaktan acizdiler. Yüzlerinde ruh yoktu. Anlamsızca yaşadılar ve dolaştılar. Tanrılar odundan yapılmış yaratıkların yaşayıp çoğalmasının uygun olmadığına ve yok edilmesi gerektiğine karar verirler.
Yeryüzünde felaketler başlar ve tüm yaratılmışlar odundan yapılmış insanlara saldırırlar. Yaşamak için umutsuzca savaşan odun yaratıklar nereye sığındılarsa kovuldular ve öldürüldüler. Birkaçı dışında hepsi yok oldu. Diğerleri ise uğradıkları felaketler sonucu yüzleri değişti ve şekilsiz hale geldi. Bunların soyundan gelenlere ise “maymun” adı verildi.
Tanrılar kendilerine hizmet edecek ve övecek bir varlığı nasıl yaratacaklarını düşünürken dağ kedisi, kurt, karga ve küçük bir papağan, Tanrılara mısırdan söz ettiler. Tanrılar mısırı buldu ve öğüttü. Öğütülmüş mısırdan da bir canlı yarattılar ve yaratıcılar bu canlıdan memnun oldu. “Biz, düşündük ve tasarladık.” , “…ve yarattığımız, kusursuz oldu! dediler.
Dört “İlk Ata”, insan gibi görünüyor ve konuşuyordu. Çekici, akıllı ve bilgeydiler. Dört İlk Ata, dünyada görülecek her şeyi gördüklerinde, gördüklerinin değerini anladılar ve yaratıcılarına teşekkür ettiler. “Bizi yaratıp sekil verdiğiniz için size teşekkür ederiz.” dediler. “Bize görme, duyma, konuşma, düşünme ve yürüme yetenekleri verdiğiniz için size teşekkür ederiz. Büyük ve küçük, uzak ve yakın her şeyi görebiliyoruz. her şeyi biliyoruz ve size teşekkür ediyoruz! Ancak Tanrılar bu durumdan hoşnutsuz oldular. “Amaçladığımızdan daha iyi yaratıklar mı yarattık, Çok mu kusursuzlar?” diye birbirlerine sordular. “O kadar bilgili ve bilgeler ki, bizim gibi Tanrı mı olacaklar?” diye endişe etmeye başladılar.
Tanrılar insanların daha az görmesini ve bilmesini arzu ettiler. Ve… “Böyle olsun!” dediler. Böylece yaratıcılar yarattıkları varlıkları değiştirdiler. Gözlerine sis üflediler ki yalnızca yakınlarında olanları görsünler. Sahip oldukları bilgi ve bilgeliği yok ettiler. Yaratıcılar, ataları yaratıp böyle biçimlendirdikten sonra dediler ki: “Simdi İlk Atalar için özenle eşler yaratıp biçimlendirelim. Eşleri, onlar uyurken gelsinler ve uyandıklarında onlara mutluluk vermek için orada olsunlar.” Ve… “Böyle olsun!” dediler ve onları yarattılar. Yaratıcılar yaptı onları ve yaratıcılar memnun oldu. “Biz düşündük ve tasarladık ve yarattığımız kusursuz oldu!” dediler.
Tanrılar yarattıkları varlıklardan hoşnut oldular. Ancak daha ışık yaratılmamıştı. Güneş yoktu, ay yoktu yıldızlar yoktu… İnsanlar Tanrılardan “Ey yaratıcılar! Bizimle kalın ve bizi dinleyin; Işık olsun! Şafak olsun! Gündüz olsun! Şafak dünyayı soluk ışığa boğsun ve güneş onu izlesin. Güneş her gün aydınlanarak gökyüzünde parladıkça, bize soyumuzu sürdürmemiz için kızlar ve oğullar bağışlayın. Bize iyi, yararlı ve mutlu yasamlar verin ve bize barış verin!”
Ve “böyle olsun!” dedi yaratıcılar “Işık olsun! Evrenin şafağında, tüm yarattıklarımızın üstünde sabahın erken ışığı parlasın! Çünkü biz düşündük ve tasarladık ve yarattığımız kusursuz oldu!” Güneş, sulardan yükseldi ve altın ışıklarını saçmaya başladı ve yaratılış tamamlandı.