İçindekiler
Sabun Nedir?
Sabun ana maddesi bitkisel ve/veya hayvansal yağların veya yağ asitlerinin alkalilerle reaksiyonu sonucunda elde edilen genellikle temizleyici olarak
kullanılan bir mamuldür. [1]
2300 yıldan beri bilindiği ve ilk defa M.Ö. 600’de Fenikeliler tarafından yapıldığı kabul edilmektedir. Sabun Fenikeliler ile Galyalılar (eski Fransa) arasında bir mübadele maddesi idi ve Mürver ağacı, Keçi Donyağı ve odun kökü ile yapılırdı. [2]
Eski Mısırlıların düzenli olarak banyo yaptıkları bilinmektedir. M.Ö. 1500’den kalma tıbbi bir belge olan Ebers papirüsü, deri hastalıklarının tedavisinde ve yıkamada kullanılan sabun benzeri bir malzeme oluşturmak için hayvansal ve bitkisel yağların alkali tuzlarla birleştirilmesini açıklar.
Sabun yapma metodlarında çağlar boyunca bir çok gelişme meydana gelmiştir. Bu metodlarda, odun ve bitki küllerinin içinde bulunan potasyum, karbonat, soda ayrıştırılıyor ve yağla karıştırılarak kaynatılıyordu. Aynı anda suyun buharlaşması sağlanırken kazana tekrar kül atılıyor, kazan ateşte tutuluyordu. Bu işlemler esnasında naturel yağ meydana geliyor ve parçalanma oluyor, yağ asitleri sabunlaşıyor, alkali tuzlarını veriyordu. [3]
Keltliler tarafından kullanılan hayvansal yağlar, bir yüzde halinde serbest yağ asitlerini ihtiva ediyordu. Tabiatıyla serbest yağ asitleri, işlemin kolaylaşmasına yardımcı olmaktadır. Bu metod orta çağın sonlarına kadar kullanılmıştır. Sonradan sönmüş kireç-alkali karbonat karışımları ile işlem geliştirilmiştir. Orta Avrupa’da Potasyum Karbonatlı yumuşak sabun türü üretilmekteydi. Sahilde bulunan sanayilerdeki fabrikalarda sodyum karbonatlı türler yapılmaktaydı. Bu nedenden dolayı Marsilya, Genova ve diğer sahil şehirlerinin sabunları serttir. Avrupa’nın bir çok yerinde yumuşak potas sabunlarını, sert sodyum türe dönüştürme denemesi tuzlu su ile yapılmıştır. [4]
Sanayi geliştikçe metodlar ve kimyasallarda farklılıklar ortaya çıkmıştır. Günümüzde tarihsel anlamda temizlik dediğimizde akla gelen sabuna ek olarak deterjan gibi değişik kimyasal ürünler ortaya çıkmıştır.
Sabunlar, temel amaçları olan temizliğin yanında kozmetik, boya, plastik döküm, sentetik kauçuk ve plastiklerin imalatı dahil olmak üzere çeşitli endüstri alanlarında da kullanılmaktadır.
Sabunun Temizleme Özelliği
Sabun genel olarak yağ asitlerinin sodyum ve potasyum tuzları olarak bilinmektedir. Su en basit temizleyici olmakla birlikte tek başına kendisi ile benzer özellik gösteren polar maddelerde temizleme ve çözücülük özelliği göstermektedir. Bu çerçevede sabunun yapısında bulunan polar ve apolar uçlar su ile birleşince iyi bir temizleme aracı olmaktadır. Bu uçlardan polar uç hidrofil/suyu seven, apolar uç ise hidrofob/sudan kaçan olarak isimlendirilir.
Apolar uçlar yağ ve kirlere bağlanır, polar uç ise suya bağlanarak su ile birlikte bu kirlerin uzaklaşmasını sağlar. Yani temizleme mekanizması iki basamakta gerçekleşir. Apolar uç kirlere bağlanarak kolloidal partiküller oluşturur ve daha sonra sabunların polar ucu ise suya bağlanarak bu kirlerin ortamdan uzaklaşmasını sağlar.
Hayatımızda yer edinmiş bir çok maddeyi asit ve baz olarak tanımlamak mümkündür. Her ne kadar farklı tanımlama seçeneklerimiz olsa da sonuç olarak karşımıza sayısal değerlerle ifade edebildiğimiz pH değeri gibi bir değer çıkar. Bu değeri 0’dan 14’e kadar giden bir sayı doğrusu gibi düşünürsek, 0-7 arasındaki değerler asit, 7 nötr, 7-14 arasındaki değerler ise baz olarak nitelendirilmektedirler. Bu değerlerden yola çıkılarak yapılan araştırmalarda sabunların pH (10) gibi değerlerde iyi temizleme yaptığı sonucuna varıldı. Sonuç olarak sabun yüksek pH değerlerinde iyi temizleme sağlar. Bu nedenle pamuklu kumaşların yıkanmasında etkin olurken, düşük pH değerlerinde temizleme gerektiren sentetik, yünlü ve ipekli kumaşların yıkanmasında yerlerini deterjanlara bırakmıştır.
Sabunların temizleme özelliği ile birlikte suların sertliği dediğimiz bir kavramdan da bahsetmek doğru olacaktır. İster doğal olarak deniz, nehir ve göllerde bulunan sular olsun, isterse de şehir şebekesinden evlerimize ulaşan sular olsun her birinde sertlik dereceleri vardır. Yağmur, kar suları ile birlikte toprağa karışan sular, geçtikleri toprak ve kayaçlardaki mineralleri çözerek yapılarına kazandırırlar.
Sularda çözünmüş halde bulunan kalsiyum ve magnezyum iyonları ile birlikte bir çok mineral sulardaki sertlik derecesini yükseltir. Bu gibi iyonların varlığı suların pH değerlerinde değişime neden olduğundan köpürmeyi engellemektedirler. Köpürme işlemi yüzey alanını arttırdığından daha az sabun kullanarak bize daha iyi bir temizleme imkanı sağlamaktadırlar. Bu durum şu şekilde test edilebilir. Elinize bir miktar sabun alın ve hiçbir köpürtme işlemi uygulamadan durulayın. Daha sonra da aynı miktarı alıp köpürtün ve durulayın. Köpürttüğünüz sabunun daha fazla alanı temizlediğini göreceksiniz.
Sabunlar sert ve yumuşak olarak sınıflandırılırlar. En basit tanım ile zeytin yağı, palm yağı, iç yağların sud-kostik çözeltisi ile karıştırılmasıyla elde edilenler sert külçe sabunlar; ayçiçek yağı, keten tohumu yağ, mısır özü yağının potas-kostik çözeltisi ile karıştırılması ile elde edilenler ise yumuşak olarak sınıflandırılırlar.
Dipnotlar
[1] [2] [3] [4] https://www.sbb.gov.tr/wp-content/uploads/2018/11/04_SabunVeDeterjan.pdf