İçindekiler
Osmanlı’nın Son Padişahı (1861–1926)
Sultan Vahdeddin (VI. Mehmed), Osmanlı tahtına çıkan son padişah olarak, imparatorluğun siyasi çöküşe sürüklendiği en sancılı döneme liderlik etti. 14 Ocak 1861’de İstanbul’da doğdu. Babası Sultan Abdülmecid, annesi Gülüstü Kadın Efendi’ydi. 1918 yılında tahta çıktığında Osmanlı, I. Dünya Savaşı’ndan yeni çıkmış, iç ve dış tehditlerle boğuşan geleceği belirsiz bir devletti. Kısa süren saltanatı boyunca İstanbul’un işgali, Sevr Antlaşması ve Anadolu’da yükselen Milli Mücadele gibi tarihi olaylarla karşı karşıya kaldı.
Saltanatın 1922’de kaldırılmasıyla Osmanlı hanedanı tarihe karıştı. Vahdeddin ise bir İngiliz savaş gemisiyle ülkeyi terk ederek sürgün hayatına başladı. 1926 yılında İtalya’nın Sanremo kentinde hayatını kaybetti. Böylece Osmanlı padişahlığı onunla birlikte son bulmuş oldu.

Erken Yaşamı ve Ailesi
Vahdeddin’in çocukluğu saray ihtişamından çok erken kayıpların gölgesinde şekillendi. Henüz beş aylık bir bebekken babasını, dört yaşındayken de annesini kaybetti. Sultan Abdülmecid’in bir diğer eşi olan Şayeste Hanım tarafından oğul şefkatiyle büyütüldü. Geleneksel Osmanlı terbiyesi ve eğitimi alan Vahdeddin kültürel açıdan zengin bir ortamda büyümüş, özel hocalardan dersler almıştır. Eğitiminde Kur’an ve fıkıh gibi İslami ilimlerin yanı sıra, hat sanatı, musiki ve edebiyat da önemli bir yer tuttu. Sessiz, içine kapanık ama gözlemci bir karaktere sahip olduğu ifade edilen Vahdeddin, küçük yaşlardan itibaren derin düşüncelere eğilimli bir ruh yapısına sahipti.
Abileri Sultan Murad ve Sultan Reşad’ın gölgesinde büyüyen Vahdeddin, uzun yıllar boyunca taht beklentisi içinde olmayan bir şehzade olarak yaşamını sürdürdü.

Veliahtlık ve Tahta Çıkışı
Sultan Vahdeddin, Osmanlı hanedanı içindeki birçok şehzade gibi uzun yıllar boyunca gölgede kalan bir varis olarak yaşam sürdürdü. Ancak bu sessiz bekleyiş, 1 Şubat 1916 tarihinde ani bir gelişmeyle son buldu. Dönemin veliahtı Şehzade Yusuf İzzeddin Efendi’nin gizemli ölümünün ardından, tahtın varisi olarak Vahdeddin belirlenmişti.

3 Temmuz 1918 tarihinde ağabeyi Sultan Mehmed Reşad’ın vefatı üzerine, 57 yaşında tahta çıktı. Henüz padişahlığının ilk günlerinde, Osmanlı Devleti I. Dünya Savaşı’nın yıkıcı sonuçlarıyla karşı karşıyaydı. Devletin siyasi, askeri ve ekonomik yapısı dağılmış durumdaydı. Vahdeddin, neredeyse çöküş halindeki bir imparatorluğun yönetimini devralmıştı.
Saltanatının ilk aylarında Mondros Mütarekesi imzalanacak, İstanbul işgal edilecek ve Anadolu’da bağımsızlık hareketleri yükselecekti. Vahdeddin’in tahta çıkışı, Osmanlı tarihinde yeni bir dönemin değil, kapanmak üzere olan bir çağın sembolü haline geldi.
Saltanatı ve Siyasi Krizler
Sultan Vahdeddin, Osmanlı tahtına 1918 yılında çıktığında, İmparatorluk zaten derin bir kriz içerisindeydi. I. Dünya Savaşı son aşamaya gelmiş, ordular yıpranmış, ekonomi iflasın eşiğine gelmişti. Kısa süre sonra, 30 Ekim 1918’de Mondros Mütarekesi imzalanarak Osmanlı’nın fiilen teslim oluş süreci başlatıldı.
Bu antlaşmayla, İtilaf Devletleri Osmanlı topraklarını denetim altına alma hakkını elde etti. 1919’da İstanbul’un işgali, ulusal egemenlik duygusunu derinden yaralarken, Anadolu’da giderek büyüyen bir direniş hareketini de tetikledi.
Sultan Vahdeddin bu süreçte, İngiltere başta olmak üzere İtilaf Devletleriyle iyi ilişkiler kurarak Osmanlı’nın varlığını diplomasiyle korumaya çalıştı. Ancak bu politika, Anadolu’da doğmakta olan Millî Mücadele hareketiyle açık bir çelişki içindeydi. Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’a çıkışı (19 Mayıs 1919), Amasya Genelgesi, Erzurum ve Sivas Kongreleri ile birlikte halk tabanında bir diriliş başlamıştı.
Vahdeddin, başlangıçta Mustafa Kemal’i resmi görevle Anadolu’ya göndermiş olsa da ilerleyen süreçte bu hareketin kontrol edilemeyecek boyutlara ulaşması saray ile Ankara arasında giderek derinleşen bir krize yol açtı. İstanbul hükümeti, baskı altında ve İtilaf Devletleri kontrolünde olduğundan, Millî Mücadele’yi bastırmaya yönelik kararlar almak zorunda kaldı.
1920’de Osmanlı Meclis-i Mebusan’ı son kez toplandı ve Misak-ı Millî ilan edildi. Bu gelişme işgal kuvvetleri tarafından hoş karşılanmadı. Meclis kapatıldı, İstanbul resmen işgal edildi (16 Mart 1920). Bunun üzerine 23 Nisan 1920’de Ankara’da TBMM kuruldu. Artık iki ayrı hükümet vardı: Biri işgal altındaki İstanbul’da saraya bağlı, diğeri Anadolu’da halk iradesine dayalıydı.

Aynı yılın yaz aylarında İstanbul Hükûmeti, büyük tepki toplayan Sevr Antlaşması’nı imzaladı (10 Ağustos 1920). Bu antlaşma Osmanlı’nın topraklarının büyük kısmını kaybetmesini öngörüyordu ve millî direnişi daha da güçlendirdi. Halk nezdinde Vahdeddin’in otoritesi ciddi şekilde sorgulanmaya başlandı.
Ankara hükümeti başarı üzerine başarı kazandıkça, İstanbul’un otoritesi sarsıldı. Sakarya Zaferi (1921) ve Büyük Taarruz (1922) sonrası artık siyasi denge tamamen Anadolu lehine dönmüştü.
Son olarak, 1 Kasım 1922’de TBMM, saltanatı resmen kaldırdı. Vahdeddin artık ne halkın ne de devletin lideri konumundaydı. İki hafta sonra, 17 Kasım’da İstanbul’u terk ederek sürgün yolculuğuna çıktı.

Sultan Vahdeddin ile Mustafa Kemal Paşa Münasebeti
Sultan Vahdeddin ile Mustafa Kemal Paşa arasındaki ilişki, Osmanlı’nın son dönemine ve Türkiye Cumhuriyeti’nin doğuşuna damga vuran kritik bir tarihselliğe sahiptir. Aralarındaki münasebet, zaman içinde güvene dayalı bir görev ilişkisiyle başlayıp, bağımsızlık mücadelesi sürecinde zıt yönlere evrilmiştir.
Vahdeddin, Mustafa Kemal’i yakından tanıyan bir padişahtı. 1917 yılında birlikte Almanya seyahatine çıkmış, bu vesileyle onun askerî yeteneğine ve kararlılığına şahsen tanık olmuştu. Bu tanışıklık, iki yıl sonra önemli bir görevlendirmeye zemin hazırladı.
30 Nisan 1919 tarihinde Sultan Vahdeddin’in onayıyla çıkarılan irade ile Mustafa Kemal Paşa, 9. Ordu Müfettişi olarak Anadolu’ya gönderildi. Resmî görevi, bölgede bozulan düzeni sağlamak ve silahların teslimini denetlemekti. Ancak bu görev, Mustafa Kemal için Anadolu’da millî direnişi başlatmak adına bir fırsat anlamı taşıyordu.

İlk başta taraflar arasında doğrudan bir çatışma yoktu; fakat Anadolu’daki Millî Mücadele hareketi giderek saraydan bağımsız ve sert bir çizgiye evrildi. 1919’da Erzurum ve Sivas Kongreleri, 1920’de ise Ankara’da Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin kurulmasıyla, artık İstanbul’daki saray otoritesi açıkça sorgulanır hâle geldi.
Bu süreçte Sultan Vahdeddin, İstanbul’un işgali ve siyasi baskılar altında, İtilaf Devletleriyle iş birliği yapma yolunu tercih etti. Millî Mücadele’ye destek vermek yerine, İngiltere ile yakınlaşarak Osmanlı Devleti’nin bir kısmını kurtarma çabası içine girdi. Ankara’daki yeni hükümet ise bu yaklaşımı “ihanet” olarak nitelendirdi.
Sonuç olarak, Vahdeddin ve Mustafa Kemal Paşa’nın yolları tamamen ayrıldı. 1 Kasım 1922’de TBMM tarafından saltanat kaldırıldı ve Vahdeddin, iki hafta sonra İstanbul’dan ayrılarak sürgün hayatına başladı. Bu noktada artık Mustafa Kemal, yeni bir dönemin lideri, Vahdeddin ise sona ermiş bir imparatorluğun son temsilcisi hâline gelmişti.
Sürgün ve Ölümü
1 Kasım 1922’de Türkiye Büyük Millet Meclisi saltanatı resmen kaldırarak Osmanlı’nın altı asırlık hükümdarlık sistemine son verdi. Artık Sultan Vahdeddin ülke içinde ne siyasi ne de sembolik bir güce sahipti. Bu kararın ardından padişahın İstanbul’da kalmasının tehlikeli olacağı düşünülüyordu. Hem halk tepkisinden hem de muhtemel siyasi çatışmalardan korunmak amacıyla, kendi talebiyle yurt dışına çıkma izni verildi.
17 Kasım 1922 sabahı, gizli bir hazırlığın ardından İngiliz savaş gemisi HMS Malaya ile İstanbul’dan ayrıldı. Bu sahne, Osmanlı tarihinde bir devrin kapanışını simgeliyordu. Üç kıtaya hükmetmiş büyük bir imparatorluğun hanedanı artık Anadolu topraklarında hüküm süremeyecekti.
İlk durağı Malta oldu. Burada kısa süre kaldıktan sonra İtalya’nın Sanremo kentine yerleşti. Bir zamanlar bir imparatorluğa hükmeden padişah artık Avrupa’da kendi ülkesine hasret bir sürgün hayatı yaşıyordu. Sürgün yıllarında maddi sıkıntılarla karşılaştı maaş bağlanması konusunda Ankara hükümetine yaptığı başvurular karşılıksız kaldı. Varlıklarını elden çıkarmak zorunda kaldı ve yakın çevresindeki birkaç kişiyle mütevazı bir yaşam sürmeye çalıştı.
Bu dönemde yazdığı bazı mektuplarda, hilafet makamını koruma isteğini ve hâlâ Müslüman dünyaya hizmet edebileceğini dile getirmiştir ancak bu çağrılar yanıtsız kalmıştır.
16 Mayıs 1926 tarihinde, Sanremo’daki mütevazı evinde hayata gözlerini yumdu. Cenazesi, Türkiye’ye getirilmesine izin verilmediği için Suriye’nin Şam kentinde yer alan Süleymaniye Camii’ne defnedildi.

Tarihi Not: “Sultan Vahdeddin’in Tabutuna Haciz” İddiası: Sonuç olarak, bir imparatorun cenazesi, borçları yüzünden rehin kalmış; kefen parası dahi zor bulunmuştur. Bu durum, Osmanlı hanedanının son temsilcisinin yalnızlığını ve terk edilmişliğini tüm çıplaklığıyla gözler önüne serer. Sultan Vahdeddin’in 1926 yılında İtalya’nın Sanremo kentinde hayatını kaybetmesinin ardından, cenazesinin borçları sebebiyle günlerce defnedilemediği biliniyor. Dönemin bazı anlatılarına göre, alacaklılar cenazenin kaldırılmasını engellemiş ve hatta tabutun üzerine resmî bir haciz evrakı bırakılmıştır. Bu dramatik iddia, her ne kadar belgelerle tam olarak kanıtlanamasa da, cenazenin mali nedenlerle bekletildiği farklı kaynaklarca doğrulanmaktadır.
Aile Hayatı
Evlilikleri arasında Nazikeda Kadın, İnşirah Hanım ve Nevzad Hanım yer alır. Çocuklarından bazıları: Fatma Ulviye Sultan, Rukiye Sabiha Sultan ve Şehzade Ertuğrul Mehmed’dir.
Sık Sorulan Sorular
Sultan Vahdeddin Kimdir?
Sultan Vahdeddin, Osmanlı İmparatorluğu’nun 36. ve son padişahıdır. 4 Ocak 1861’de İstanbul’da doğmuş, 1918’den 1922’ye kadar tahtta kalmıştır. Saltanatı, Osmanlı’nın çöküş dönemine ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş sürecine denk gelir.
Sultan Vahdeddin’in Asıl Adı Nedir?
Asıl adı Mehmed’dir; tahta çıktığında VI. Mehmed unvanını almıştır. “Vahdeddin” ise kendisine verilen bir lakaptır.
Sultan Vahdeddin Neden Sürgüne Gönderildi?
1922’de saltanatın kaldırılmasının ardından, Vahdeddin’in varlığı yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti için bir tehdit olarak görüldü. Bu nedenle, 17 Kasım 1922’de İngiliz savaş gemisi HMS Malaya ile İstanbul’dan ayrılarak sürgüne gitti.
Sultan Vahdeddin Hangi Ülkelere Sürgüne Gitti?
İlk olarak Malta’ya, ardından İtalya’nın Sanremo kentine yerleşti. Ömrünün son yıllarını burada geçirdi.
Sultan Vahdeddin Ne Zaman ve Nerede Öldü?
16 Mayıs 1926’da İtalya’nın Sanremo kentinde vefat etti. Cenazesi Şam’daki Süleymaniye Camii’ne defnedildi.
Sultan Vahdeddin ile Mustafa Kemal Atatürk’ün İlişkisi Nasıldı?
Osmanlı subayı olan Mustafa Kemal Vahdeddin’in veliahtlığı döneminde onunla Almanya seyahatine katıldı. Ancak Milli Mücadele döneminde siyasi görüş ayrılıkları nedeniyle ilişkileri koptu.
Sultan Vahdeddin Sevr Antlaşması’nı İmzaladı mı?
Sevr Antlaşması, 10 Ağustos 1920’de Osmanlı delegasyonu tarafından imzalandı. Ancak Vahdeddin’in bu antlaşmayı onaylayıp onaylamadığı konusunda farklı görüşler bulunmaktadır.
Sultan Vahdeddin Döneminde Osmanlı Devleti Hangi Antlaşmaları İmzaladı?
Saltanatı sırasında Mondros Mütarekesi (30 Ekim 1918) ve Sevr Antlaşması (10 Ağustos 1920) imzalandı. Bu antlaşmalar, Osmanlı Devleti’nin fiilen sona ermesine yol açtı.
Sultan Vahdeddin Hain miydi?
Bu konu tarihçiler arasında tartışmalıdır. Kimi tarihçiler Vahdeddin’i vatan haini olarak nitelerken, kimileri de dönemin zorlukları ve koşulları göz önüne alındığında onun elinden geleni yaptığını savunur.
Kaynakça
- “Mehmed VI”, TDV İslam Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/mehmed-vi.TDV İslâm Ansiklopedisi
- “Vahidettin, Padişah VI. Mehmet (1861-1926)”, Atatürk Ansiklopedisi, https://ataturkansiklopedisi.gov.tr/bilgi/vahidettin-padisah-vi-mehmet-1861-1926/.Atatürk Ansiklopedisi
- “VI. Mehmed”, Vikipedi, https://tr.wikipedia.org/wiki/VI._Mehmed.Vikipedi: Özgür Ansiklopedi
- “Sultan 6. Mehmet Vahdettin Kimdir?”, İslam ve İhsan, https://www.islamveihsan.com/sultan-6-mehmet-vahdettin-kimdir.html.İslam ve İhsan
- “Vahdettin VI. Mehmet”, Biyografiler, https://www.biyografiler.com/kimdir/vahdettin-vi-mehmet.
- “Vahdettin VI. Mehmet kimdir?”, Yeni Akit, https://www.yeniakit.com.tr/kimdir/Vahdettin_VI._Mehmet.Yeni Akit