İçindekiler
Çocukluğu ve Şehzadelik Yılları
Yıldırım Bayezid 1360 yılında Edirne’de doğdu. Babası Osmanlı Devleti’nin üçüncü padişahı I. Murad annesi ise Gülçiçek Hatun’dur. Bursa kadısı Koca Mahmud ve Karamanlı Molla Rüstem gibi devrin meşhur alimlerinden dersler alarak yetişti. Çocukluğunu Bursa Sarayı’nda kardeşleriyle birlikte geçirdi. Delikanlılık çağında iken babası sefere gittiği zaman ona vekâlet ederdi. Bu sebeple genç yaşında devlet idaresinde tecrübe kazandı.
1381 yılında Germiyanoğlu Süleyman Çelebi’nin kızı Sultan Hatun ile evlendi. Daha sonra Kütahya’ya sancak beyliğine atandı. Kütahya, Osmanlıların doğu sınırlarının muhafaza ve gözetim noktasıydı. Yıldırım Bayezid aynı zamanda Anadolu ve Rumeli yakalarındaki savaşlarda babasının yanında yer aldı. I. Murad döneminde Karamanoğulları ile yapılan Frenk Yazısı Savaşı’nda (1386) gösterdiği cesaret ve atılganlıktan dolayı Yıldırım lakabıyla anılmaya başlandı.
Babası I. Murad, Kosova Savaşı’nda şehit düştüğü zaman Yıldırım Bayezid ve Şehzade Yakub savaş alanındaydı. Bu nedenle I. Murad ölmeden önce, savaş alanlarında üstün yeteneğe sahip olan büyük oğlu Bayezid’i kendi yerine vasiyet etti. Bu vasiyet gereği devlet erkanının ittifakıyla tahta çıktı. Şehzade Yakub ise bu esnada bozguna uğramış olan düşmanı takip etmekteydi. Yıldırım Bayezid karargâha dönen Yakub’u ordugâha çağırtarak herhangi bir iç savaşa sebebiyet vermemek için öldürttü. Böylece Yıldırım Bayezid’in tahta çıkışı garantilendi.
Yıldırım Bayezid Dönemi
Anadolu’daki Gelişmeler
I. Murad döneminde Anadolu ve Rumeli’de çoğu beylik ve despotluk “vasallık” statüsünde Osmanlı himayesine alındı. Bu sebeple buralarda merkezi devlet otoritesi oluşturulamadı. Anadolu ve Rumeli’deki vasal beyler, fırsatını bulduklarında Osmanlı Devleti ile olan bağlarını koparabilirlerdi. Nitekim Kosova Savaşı’nda I. Murad’ın şehit düşmesi üzerine Karamanoğlu Alaaddin Ali Bey Beyşehir’i alarak Eskişehir’e kadar Osmanlı topraklarını yağmaladı. Daha sonra Kara Tatarların reisi Mürüvvet Bey Kırşehir’i ele geçirerek Kadı Burhaneddin’e teslim etti. Germiyanoğlu II. Yakub Bey miras yoluyla Osmanlılara kaptırdığı toprakları geri aldı. Aynı zamanda Rumeli’de bu durumdan istifade eden Bizans da bazı yerlerle birlikte Selanik’i geri aldı.
Bu gelişmeler neticesinde Bayezid batı sınırlarını güvence altına alarak Anadolu’ya yönelmeye karar verdi. Sırbistan’ın başında Kosova Savaşı’nda idam ettirdiği Kral Lazar’ın oğlu Stefan Lazaroeviç vardı. Lazaroeviç antlaşmayı kabul etti hatta antlaşma için geldiği Edirne’de kız kardeşi Maria’yı (bazı kaynaklarda Olivera ve Despina olarak geçer) Yıldırım Bayezid’e verdi. Osmanlılar ile anlaşmayı kabul etmeyen Üsküp ve Priştine hakimi Vuk Brankoviç’in üzerine Paşa Yiğit Bey gönderildi ve Üsküp 1391 yılında fethedildi. Bu sırada Rumeli’deki işleri yoluna koyan Yıldırım Bayezid süratle Bursa’ya döndü.
1389-1390 kışında ordusunun başında çıktığı seferle Batı Anadolu’daki Saruhan, Aydın, Menteşe, Germiyan, Hamid ve Teke Beyliklerini doğrudan Osmanlı idaresine kattı. Candaroğulları üzerine yürüyen Bayezid karadan ve denizden Kastamonu’yu ele geçirdi. Bunun üzerine Osmanlı aleyhine birçok faaliyette bulunan Süleyman Bey idam edildi. Gelişmeler neticesinde bazı ufak beylikler de Osmanlı hakimiyetini kabul etti.
Karamanoğlu tehlikesi sırtını her döndüğünde baş göstermeye başlıyordu. Bunu bilen Bayezid, Karamanoğulları’nın üzerine yürüdü. Akçay Savaşı’nda Karaman ordusunu mağlup ettikten sonra Alaaddin Ali Bey idam edildi. Aynı zamanda Kadı Burhaneddin’in öldürülmesi ile bazı topraklar da Osmanlı hakimiyetine girdi. Böylece Yıldırım Beyazıt Anadolu Türk siyasi birliğini sağlayan ilk Osmanlı Padişahı oldu.
İstanbul Kuşatması ve Niğbolu Savaşı
Bizans İmparatorluğunun Macarlarla gizlice yürüttüğü ittifak ve şüpheli faaliyetler neticesinde 1391 yılında İstanbul karadan ve denizden kuşatıldı. Ancak güçlü bir Haçlı ordusunun Niğbolu’ya dayandığı haberi gelince kuşatma durduruldu. Aynı zamanda 1395’te Bizans İmparatoru ve prenslerinin yaptığı görüşmeler başarısız olunca I. Bayezid komutasındaki Osmanlı ordusunun Yunanistan üzerine hücuma geçmesiyle Tırhala, Domacia, Patras ve Farsala şehirleri ele geçirildi.
25 Eylül 1396 tarihinde 100.000 kişilik Haçlı ordusunu ile Niğbolu Kalesi önünde karşılaşan Yıldırım Bayezid Haçlılara ağır bir yenilgi yaşattı. Bu savaş Osmanlı ile Avrupa ittifak güçlerinin ilk karşılaşmasıydı. Osmanlı’nın ezici zaferi neticesinde Balkanlarda mutlak hakimiyet kuruldu. I. Beyazıt’a Yıldırım lakabının yanı sıra bu savaşın sonunda da Sultan-ı İklim-i Rum (Anadolu ülkesi sultanı) unvanı verilmiştir.
Niğbolu Zaferi’nden sonra tekrar İstanbul’u kuşattı. Yapılan bu kuşatma Timur tehlikesi nedeniyle kaldırıldı. Ancak Bizans’ın vergi vermesi, İstanbul’da bir Türk mahallesi kurulması, cami inşa edilmesi, Türklerin davalarına bakmak için kadı tayin edilmesi ve Silivri dahil olmak üzere Silivri’ye kadar olan bölgelerin Osmanlı’ya bırakılması gibi konularda mutabık kalındı. Bunun neticesinde yapılan bu anlaşma onun için siyasi bakımdan başarılı bir anlaşma oldu.
Ankara Savaşı ve Fetret Devri
Timur, Çağatay Hanlığına son vererek büyük bir devlet kurdu. Moğolların varisi olduğu iddiasıyla da Anadolu’daki bütün devletlerin ve beyliklerin kendisine tabi olmasını istedi. Bu sebeple 1400 yılından itibaren Osmanlı topraklarına saldırmaya başladı. Ayrıca Osmanlı tarafından toprakları alınan Anadolu beylerinin bir kısmı Timur’a sığınarak ondan destek istedi.
Timur, Çin’e yapacağı sefer öncesinde arkasında güçlü bir devlet bırakmak istemedi. Bunun üzerine Osmanlı Devletinden Anadolu beylerinin topraklarını iade etmesini, kendisinden kaçıp Bayezid’e sığınan beylerin teslim edilmesini ve Osmanlı Devleti’nin kendisine bağlılığını ilan etmesini istedi. Yıldırım Bayezid ise Timur’un bu isteklerini şiddetle ve hakaretle reddetti. Timur, Bayezit’in savaş sanatındaki ustalığını bildiği için direkt olarak savaşa girmeye endişeliydi.
Osmanlı Devleti Timur’a bağlılığını bildiren ve iş birliği yapan Mutahharten’in üzerine giderek Erzincan ve Kemah’ı aldı. Bu durum zaten gergin olan iki devletin arasını iyice açtı. Sonunda Osmanlılar ile savaşa karar veren Timur, Mart 1402’de harekete geçip Kemah üzerinden Sivas’a geldi ve Bayezid’e savaşa hazır olması için haber gönderdi. Daha sonra iki ordu 28 Temmuz 1402’de Ankara yakınlarındaki Çubuk Ovası’nda karşı karşıya geldiler.
Ordudaki fillerin avantajını kullanan Timur, Kara Tatarların ve Anadolu Beylikleri’ne ait olan askerlerin kendi tarafına geçmesi ile büyük bir üstünlük sağladı. Bunun sonucunda ağır bir yenilgiye uğrayan Osmanlı ordusu dağıldı. Savaşın kötü gidişatı üzerine Bayezid’in oğulları da geri çekildiler. Yanında kalan çok az bir kuvvetle savaşı sürdüren Bayezid ise esir düştü. Böylece Osmanlı tarihinde esir düşen ilk ve tek Osmanlı Padişahı oldu.
Ankara Savaşı Osmanlı’nın ilk dönemlerindeki en büyük başarısızlığıdır. Bayezid’in kurduğu yapı çöktü ve Anadolu Beylikleri tekrar eski statülerini kazandılar. Osmanlı Devleti ise 11 yıl süren taht kavgasıyla boğuştu. Yönetimde ciddi zafiyetlerin yaşandığı bu dönem Osmanlı tarihinde Fetret Devri olarak adlandırılmıştır.
Bayezid vefat ettiğinde Süleyman, Musa, İsa, Mehmed, Mustafa ve Kasım olmak üzere altı oğlu hayattaydı. Kasım çok küçük olduğu için Bursa’da kalmıştır. Musa ve Mustafa Çelebi ise Bayezid ile birlikte Timur’a esir düştüler. Diğer üç oğlu savaş meydanından ayrılarak saltanat mücadelesine başladılar. Kardeşlerini bertaraf eden Mehmed Çelebi Edirne’de kendisini Osmanlı Devleti’nin tek hükümdarı olarak ilan etti.
Ölümü
Yıldırım Bayezid 1389 yılında Osmanlı padişahı olarak tahta geçtiğinde 29 yaşındaydı. Yıldırım Bayezid, her yıl hac mevsiminde Hicaz’daki Haremeyn-i Şerifeyn halkına, seyyidlere, zahidlere, mukaddes yerlerin ve hac yollarının emniyetini sağlayan Mekke şeriflerine Sürre Alayı (Surre-i Hümayun) gönderen Osmanlı padişahıdır.
13 yıl süren saltanatı sonunda, Ankara Savaşı’nda yenilip esaretinin başlamasından 7 ay 12 gün sonra (1403) Akşehir’de vefat etmiştir.
Kaynakça
- Ahmet Seyrek “Osmanlı Padişahları”, Tulpar Yayıncılık, 2015.
- Mustafa Barış Özkök “Eğlenceli Türk Tarihi”, İnkılap Yayıncılık, 2014.
- Halil İnalcık “Osmanlı Padişahı”, TDV İslâm Ansiklopedisi, C.33, S. 375-396, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 2007.